Sosyal varlıklar olarak hayatın içinde her gün birçok farklı duygu yaşarız. Duygularımız, düşüncelerimizi etkiler ve bizler de hissettiğimiz duygularla birlikte harekete geçeriz. Duyguları hepimiz hissederiz fakat önemli olan duyguların ifade edilebilmesidir. Öfke, mutsuzluk gibi duygular ne kadar istenmese de, bazen yanlış duygular olarak görülse de normal-anormal, yanlış-doğru duygular yoktur. Bazen karşıdakini kırmayayım diye, bazen "Şu anda bu duygumu söylemenin yeri zamanı değil, ya gözü değerse... Bu hissimi söylersem, beni zayıf görür" gibi düşünceler, hissettiğimiz duyguları açıkça aktaramamamıza, ertelememize ve sonrasında da bastırmamıza neden olur. Bu durum yalnızca o an sizi kurtarır. Çünkü o duygu, hissedildikten sonra kendiliğinden yok olmaz. Bir gün, belki birine normalden daha fazla öfkelenmenize ya da hiç ağlanacak bir durum yokken bağıra bağıra ağlamanıza neden olur. Farkında olmadan yaptığımız, bazen de bilerek yaptığımız duygumuzu bastırma yöntemleri kişiye birçok zarar veriyor. Bugün kaygı, panik atak, depresyon, baş ağrısı, mide problemleri, tansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar, uyku problemleri, yorgunluk gibi rahatsızlıkların temelinde duyguları bastırmak yatar. Ağlamak isteyip ağlayamamak da duygularımızı bastırma yöntemlerimizden sadece biridir. Bu belki sizin yaşadığınız veya çevrenizde yaşandığını duyduğunuz bir durum. Peki bir kişi neden ağlayamaz?
GÖZYAŞI, ÜZÜNTÜNÜN İFADESİDİR
Öncelikle ilk adım yaşadığınız isteseniz de ağlayamama durumunu kabul etmelisiniz. Kendinizi, yaşamınızı, düşünce ve duygularınızı gözden geçirin. En son ne zaman, neye ağladınız? Ağlamak isteyip de kendinizi durdurduğunuz hiç oldu mu? Eğer ki bu tür engellere sahipseniz tüm bu engelleyici his ve düşüncelerden arının ve sadece hislerinize kapı açıp onları kucaklayın.
Üzüntünün, diğer tüm duygular gibi normal olduğunu ve bu duyguyu ifade etme araçlarından biri olan ağlamanın da insan olmanın parçası olduğunu kabul edin.
Duygu paylaşma denemeleri yapın. Buna en güvendiğiniz, sizi yargılamayacağınızdan emin olduğunuz bir kişiyle başlayın.
Duygularınızı ifade ettiğinizde en kötü ne olabilir? Ve en kötü diye düşündüğünüz şeyin etkileri gerçekten hissettiğiniz kadar mı, yoksa büyütüyor olabilir misiniz? Duygularınızı ifade etmekten korkmayın, onları bastırmak için gösterdiğiniz çabayı aktarmak için kullanın.
Kendinizi, duygularını rahatça ifade edebileceğiniz alanlar bulun.
Kendinizle sesli konuşup kendinizi anlamaktan çekinmeyin. Toplumsal öğretiler, her ne kadar bizlere "Kendi kendine konuşana deli derler" diye bir cümleyi kodlamış olsa da duygularınızı anlamakta en önemli etkinliklerden biri de, kendinizle konuşmak, kendinizi anlamaya çalışmaktır.
Olaylar karşısındaki tepkilerinizi gözden geçirin. Hangi olaya nasıl tepki veriyorsunuz? Hangi tür olaylar, nasıl duygular hissetmenizi sağlıyor? Fark edin.
Kendinizi, kendiniz olabileceğiniz yerlere götürün. Hareket edin ve kendiniz olamadığınız yerlerden hızlıca uzaklaşın.
Empati ile tanışın. Empati başkalarının duygularını anlama ve onlarla bağlantı kurabilme becerisidir. Empati kurmayı denediğinizde başkalarının duygularını anlamaya başlamak, kendi duygularınızı da daha iyi anlamanıza neden olabilir.
AĞLAYAMAMAK SEBEBİYLE OLUŞABİLECEK PROBLEMLER
BASTIRILAN DUYGULARIN ÇIKIŞI SORUNLU OLUR
Ağlayamama durumu, bazen de kişinin depresyonda olduğuna dair bir işaret olabilir. Depresyonda ağlayamamaya, en çökkün duygudurum, ilgide azalma, zevk alamama ile birlikte görüldüğünde dikkate alınmalıdır. Öte yandan çok fazla ağlamak da, sağlıklı bir durum değil depresyon belirtisidir. Yaşamda bizi mutsuz hissettiren olayların varlığını ve onlara dair duygularımızı kabul etmek ruh sağlığımız açısından önemlidir. Üzüldüğümüzü, sevindiğimizi, heyecanlandığımızı belirtebilmek ağlayarak dışa vurabilmek, bilinenin aksine bizi güçsüz bir insan yapmaz. Bizi asıl güçsüzleştiren şey hissettiğimiz duyguları dışa vuramamaktır. Ağlamamaya alışmak zamanla duygularımızı sürekli olarak bastırmamıza neden olur. Bastırılan her duygu kendine çıkış yolları arar. Bu yol da genellikle sağlıklı bir çıkış yolu olmaz.
AĞLAMIYORUM! NEDEN AĞLAYAYIM?
Ağlamam için ortada hiçbir sebep yok. Acaba gerçekten ağlayacak bir sebep yok mu? Yoksa yorucu bir duygu geldiğinde onunla yüzleşmek yerine, onu bastırmaya ve çok derinlere gömmeye mi alıştınız? Özellikle erken çocukluktan itibaren duyguları içinden geldiği gibi yaşamasına izin verilmemiş veya görmezden gelinmiş çocuklar, gözyaşlarının kapısını sıkı sıkıya kapatır. Onlara gözyaşının güçsüz ve korkakların işi olduğu öğretilmiş ve onlar için gözyaşı dökebilmek imkansız hale gelmiştir. Oysa ki ağlamak ne güçsüzlük ne zayıflıktır. Duygularını hissettiği gibi açıkça ifade edebilen bir insan kadar güçlüsü yoktur.
ERKEKLER NEDEN AĞLAMASIN Kİ?
Her konuda olduğu gibi kuşaktan kuşağa aktarılan toplumsal öğretilerimiz, duygular konusunda da etkilidir. Bugün sıkça duyduğumuz 'erkekler ağlamaz' önermesi, küçük yaşlardan itibaren erkeklerin adeta kişilik özelliğine kodlanıyor. Peki erkekler neden ağlamasın? Cinsiyeti bir kenara bıraktığımızda onlar da insan değiller mi? Bu da onların ağlaması için gayet tabii bir sebep.
NORMAL BİR İNSAN GİBİ ÜZÜLDÜNÜZ, HEPSİ BU...
Ağlayamamanın en yaygın sebeplerinden bir diğeri de, ya insanlar görürse ya insanlar bakarsa! Hayır kimse size bakmıyor. Olağanüstü ve asla olmaması gereken bir şey yapmıyorsunuz. Gayet normal bir insan gibi üzüldünüz, kırıldınız veya kötü hissediyorsunuz. Bunu da ağlayarak gayet sağlıklı bir biçimde yansıtıyorsunuz. Siz buna bu şekilde inanır ve arkasında durursanız, en başta düşündüğünüz yanlış inanç etkisini yitirecektir.