Nöroloji Bölümü Uzman Dr. Zübeyde Aytürk, ilk kez 1817 yılında James Parkinson tarafından tanımlanan Parkinson hastalığının, beyin hücrelerinde kayıpla seyreden ve yavaş ilerleyen bir rahatsızlık olduğunu söyledi. Toplumda 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin Parkinson hastası olduğu kabul edildiğini belirten Aytürk, "Genellikle sinsice başlayan Parkinson hastalığının belirtileri zamanla artmaktadır. Titreme, hareketlerde yavaşlama, kol ve bacak hareketlerinde tutukluk Parkinson hastalığının ilk belirtileri arasında gösterilmektedir. Ayrıca Parkinson hastalarında salya akması, konuşma bozukluğu, uzuv ağrıları, sıkıntı hissi, huzursuz bacak sendromu gibi semptomlar da ortaya çıkabilmektedir. Parkinson hastalığının genetiği üzerine yapılan çalışmalarda hastaların yüzde 90'nın yalnızca genetik faktörlerle açıklanamayacağı görülmüştür. Zehirli kimyasallara maruz kalınabilecek tarım, kaynak, endüstriyel işlerde çalışmak çevresel risk faktörleri de Parkinson hastalığının nedenleri arasında sayılabilir" diye konuştu.
'İLERİ YAŞ HASTALIK İÇİN RİSK FAKTÖRÜ'
Parkinson hastalığının, 40-70 yaşlarında başladığını, genellikle 65 yaşından sonra ortaya çıktığını ifade eden Dr. Aytürk, şunları söyledi:
"İleri yaş hastalık için bir risk faktörüdür. Toplumda 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin Parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir. Parkinson belirtileri, hastaların sadece yüzde 5'inde 20-40 yaş arasında başlamaktadır. Bu hastalarda genetik geçiş söz konusudur. Ayrıca Parkinson hastalığı, erkeklerde daha sık görülmektedir. Parkinson hastalığının belirtileri ise, hastaların yaklaşık yüzde 70'inde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda bazen de ayakta titreme, hastaların yüzde 30'unda ise, hareketlerde yavaşlama, kol-bacak hareketlerinde tutukluk Parkinson hastalığının ilk belirtilerindendir. Parkinson hastalığı genellikle sinsi başlar ve belirtileri yıllar içinde yavaş ama giderek artan biçimde ilerler. Hastalar çoğu zaman Parkinson hastalığının başlangıç tarihini kesin olarak belirtemeyebilir. Ayrıca hasta yakınları, hastanın hareketlerinde yavaşlama ve öne eğilme gibi bazı belirtileri yaşlılığa özgü doğal özellikler olarak algılayabilir."
'HASTALIK İLERLEDİKÇE CERRAHİ YÖNTEMLER DÜŞÜNÜLÜR'
Parkinson titremesinin tipik özelliğinin dinlenme halindeyken yani uzuv hareketsizken ortaya çıkması ile olduğunu söyleyen Aytürk, şunları kaydetti:
"Titreme sıklıkla bir elde, bazen de bir ayakta ortaya çıkar. Bazen dili, dudakları veya çeneyi etkileyebilir. Ancak Parkinson hastalığı baş veya ses titremesine yol açmaz. Titreme, uyku sırasında ve istemli bir hareket sırasında kaybolur. Sinirlilik, yürüme, stres, heyecan ve aşırı zihinsel faaliyetler titremeyi artırır. Bu nedenle hastalar toplum içinde sıkıntıya girebilir ve sosyal ortamda bulunmaktan kaçınabilir. Parkinson hastalığı tanısı konulduğunda dopamin eksikliğini giderici veya takviye edici tedavilere başlanması önerilmektedir. Parkinson tedavisine ağızdan verilen ilaçlar ile başlanır. Parkinson hastalığı ilerledikçe ağızdan alınan ilaçlar giderek yetersiz kalabilir. Bu durumda cerrahi yöntemler düşünülür. Cerrahi öncesi veya cerrahiye uygun olmayan hastalarda ilaç, cilt altına konulan küçük bir iğne ve buna bağlı bir pompa aracılığıyla sürekli verilmesi, karından açılan küçük bir delikten bağırsağa uzatılan küçük bir hortum ve bir pompa aracılığıyla ilacın sürekli uygulanması kullanılabilecek diğer iki yöntemdir."
PARKİNSON HASTALIĞINDA EGZERSİZİN ÖNEMİ
Parkinson hastalığının tedavisine ek olarak mutlaka egzersiz yapılması gerektiğini vurgulayan Dr. Aytürk, "Parkinsonlu hastalar için egzersizde amaç, yürüme ve denge bozukluklarının, titremenin azalması, esneklik ve kavrama gücü, motor koordinasyon ve duruş bozukluklarının, kaslarda spazmın azalması, fonksiyonlarının devamlılığını sağlamaktır. Ayrıca egzersiz, hastaların zihinsel gelişimi için de oldukça önemlidir" dedi. (DHA)