Şartları iyi sağlanmış ailede büyümüş olsanız bile yaşadığınız herhangi bir travma beyninizde öyle bir kodlanır ki, kendinizi yetersiz ve değersiz hissedersiniz Çocuklukta yaşananların şu anki etkilerini anlamak, ilişkilerdeki yansımasını görmek, "Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?" sorusunu anlamlı kılan ilk cevaplardan biri olabilir.
İlişki kavramını ilk öğrendiğimiz kurum ailedir. Çocuklukta anne ve babamızla yaşadığımız deneyimler, travmalar, çatışmalar ve genetik faktörlerimiz bunları beynimizde kodlamamızla birlikte buna uygun ilişkiler yaşamamıza sebep olur. İlişkilerde çok sık rastlanan "Aynı anneme benziyorsun" ya da "Tıpkı babam gibisin" kavramları gerçeklik payına sahip ögeler olarak karşımıza çıkar.
Hayatınızda hep benzer ilişki döngülerini yaşıyor ve bunun neden olduğunu anlamlandıramıyorsanız - örneğin hep sizi aldatan, kendinizi değersiz hissettiren partnerlerle oluyorsanız - belki de çocukluğunuzda sardığınız ilişki kaseti yeniden başlamış olabilir. Bunun sebebi yüksek olasılıkla ilk ilişkiniz olan anne ve babanın sizde iz bırakan ilişki kodlarıdır. Ailede değersizleştiren, sevgisiz, ilgisiz, küçük yaşlarda terk etmiş bir baba veya anne figürü bu gibi travmalara sebeptir ve ilişkilerimizin yol göstericileri olur. İnsan doğası gereği, bilindik güvenli alanlara yönelir. Sonucu iyi hissettirse de kötü hissettirse de bilindik olan her daim güvende hissettirir.
KÖTÜ İLİŞKİ BAŞARISIZLIK DEĞİLDİR
Kimi zaman da şartları her açıdan çok iyi sağlanmış bir ailede büyümüş olsanız bile yaşadığınız herhangi bir travma beyninizde öyle bir kodlanır ki kendinize güveniniz zarar görür. Yetersiz ve değersiz hissetmeye başlarsınız. Bundan dolayı çocuklukta yaşanılanların şu anki etkilerini anlamak, ilişkilerdeki etkisini görmek, "Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?" sorusunu anlamlı kılan ilk cevaplardan biri olabilir. Fakat bu döngüler her zaman ilişkilerle kendini göstermemektedir.
Hayatın birçok alanındaki nedeni anlaşılmayan özgüven problemleri, değersizlik ve yetersizlik hisleri gibi duygularla da açığa çıkar. Siz bu döngüleri değiştirmeye çalıştıkça aynı sorun hep farklı kıyafetler giyerek karşınıza çıkar. Bu durum kendimizi hayatın her alanında başarısız diye etiketlememize yol açar. Hayatımıza iş, ilişki, sosyal hayat gibi durumların istediğimiz gibi gitmemesi başarısızlık değildir. Eğer yaşadığınız bu olumsuzlukları hayal kırıklığı olarak nitelendirir ve bir ders çıkarmazsanız aynı hataları tekrarlayacağınızdan ötürü aynı şeyleri yaşamaya devam edersiniz. Yaşadığınız her türlü olumsuz olaydan bir ders almadıkça da aslında yaşanan o tecrübe boşuna yaşanmış olur. Ve arkadaşlar, ilişkiler, aile, iş gibi hayatın her alanında boşa kürek çekmiş olursunuz.
ÇOCUKLUKTAKİ BİR ANIMIZA DÖNELİM
Hadi şimdi sizinle birlikte bir deneme yapalım. Çocukluğunuzda kendinizi hem çok mutlu hem de çok mutsuz hissettiğiniz bir anıya gidelim. Bu anıları hatırlamak kendinizi nasıl hissettiriyor? Neleri hatırlatıyor? O anıda hissettiğiniz iyi veya kötü şeyler şu anki yaşamınıza baktığınızda ortak duygu ve düşünceler barındırıyor mu? O zamanlardan eksik kalan duygularınızı şu an nelerle tamamlamaya çalışıyorsunuz? Ya da orada yaşadığınız tanıdık hisler güvende hissettirdiği için size aynı hayatı verecek kişileri mi yaşamınıza dahil ediyorsunuz? Hayatta kişinin en çok zorlandığı durum kendine ifade etmesi gereken zor duygularıdır. Fakat iyi hissetmek aslında buralardaki farkındalık ve yaşadığınız bu zorlukları çözüm becerinizle ilgilidir. Yani doğru sandığımız birçok durum ve davranışı değiştirmek iyileşme çabamızın en önemli adımlarından biridir. Bu da küçüklüğünüzde sardığınız o kasetin sizi güçsüz, çaresiz hissettirdiği anıları yeniden sararak mümkün olmaktadır.
DEĞERSİZ HİSSETTİRENLERİ UZAK TUTUN
Dönüşüm kişinin içsel olarak kendine bakıp doğru sandığı inançlarını yenilemesiyle mümkün olur. Hayatımızda en çok korktuğumuz anlar aslında en çok yaşadığımız durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çekim yasası dediğimiz bu dinamik, aslında ilişkilerde de "Neden hep aynı insanlar beni buluyor?" sorusunun bir diğer cevabı olarak karşımıza çıkar. Ve durum aslında yeniden kendi içimize dönmeyi gerektirmektedir. Yaşadığımız tüm ilişkilerde kişilerin bize davranma şekilleri aslında bizim kendimize de nasıl davrandığımızla yakından ilgilidir. Örneğin kendimizi sevmeyen ve kendimizi onaylamayan bir kişi isek bize bu duyguları yaşatacak kişilerle beraber oluruz. Çünkü kendimize dair olumsuz olan bu düşüncelerimiz mesajlar şeklinde beynimize yerleşecek. Devamında kendimizi değerli bulmadığımız düşüncesi bize bu durumu kanıtlamak adına bizi gerçekten değersiz hissettiren kişilerle birlikte olmamızı sağlar. Bu kişileri istemeden de olsa hayatımıza dahil etmiş oluruz. Hayatınıza hep sizi değersiz, yetersiz hissettiren insanları alıyorsanız aslında yanlış giden bazı döngülerin içinde sıkışmış olabilirsiniz.