Diyabet, insülin hormonunun salgılanmasında veya etkisinin gösterilmesindeki bozukluğa bağlı olarak gelişen ve son zamanlarda yaygınlığı giderek artan kronik bir hastalıktır. Tip 1 diyabette insülin tamamen yok olur ve kan şekerini dengelemek zorlaşır. Diyabet hastalarında karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında bozulmalar meydana gelmektedir. Pankreasta üretilen insülin hormonu, normal şartlarda kandaki glukozu hücrelerimizin kullanabileceği enerjiye dönüştürür. Fakat diyabet hastalarında işler tam tersi hareket eder. İnsülin eksikliği veya hücrelerin yanıt verememesinden kaynaklı kullanılamayan kan şekeri yani glikoz yüksek kan şekerine neden olmaktadır. Kanda yüksek olan şeker gözden damarlara böbreklerden sinir uçlarına kadar birçok organda hasar yaratır. YAPAY TATLANDIRICILARA DİKKAT! Tatlandırıcılar şeker yerine kullanılabilen maddelerdir. Tip 1 diyabetli bireylerin besleyici değeri olmayan ve yağ içeriği yüksek olan yapay tatlandırıcılar yerine sükrozla yapılmış yiyecekleri tercih etmeleri önerilmektedir. Ancak sükrozdan gelen enerjinin günlük enerjinin en fazla yüzde 10'unu aşmaması istenmektedir. Klinik çalışmalarda sükrozun kan şekerini nişastaya göre daha fazla artırmadığı gösterilmiştir. Bu sonuçlar diyabetlilerde sükroz tüketiminin çok fazla kısıtlanmasına gerek olmadığını belirlemiştir. Piyasada 'Diyabetik' adı altında satışa sunulan ürünlerin hangi tatlandırıcıları ne miktarda içerdiği incelenmeli ve diyabetli bireyler bu konuda eğitilmelidir. Bu tür ürünlerde tatlı tada ulaşabilmek için yüksek miktarda şeker alkolü ve früktoz kullanılmaktadır. Diyabetli bireylerde tatlandırıcı olarak kullanılan früktozun yüksek miktarlarda tüketilmesi ise trigliserit düzeylerini glikoz, sükroz ve nişastaya göre daha fazla yükseltmektedir. Bu nedenle diyabetli bireylerin tatlandırıcı olarak früktoz kullanmaları önerilmemektedir. TİP 1 DİYABETTE NASIL BESLENMELİ? Tip 1 diyabette tıbbi beslenme tedavisi, hastanın kullandığı insülin türü ve dozu, laboratuvar sonuçları, yaşı, antropometrik ölçümleri ve fiziksel aktivite düzeyine göre düzenlenmektedir. Beslenme planı oluşturulurken aile alışkanlıkları, yemek tercihleri, dini ve kültürel özellikler, ekonomik düzey gibi bireyin besin alımını etkileyen tüm etmenlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu ölçütler çerçevesinde düzenlenecek beslenme programları ve beslenme önerilerinin yalnızca diyabetli birey için değil tüm aileyi kapsayacak şekilde olmasının beslenme tedavisinin sürdürülebilmesinde çok etkili olduğunun altını çizmek istiyorum. Diyabetli birçok birey için, besin seçimi, besinlerin öğünlere dağılımı, bir sonraki öğünde ne yenileceği gibi beslenmenin planlanması tedavinin en zor kısmını oluşturmaktadır. Ne yazık ki tüm diyabetli bireyler için tek bir standart beslenme biçimi hâlâ bulunmadığı gibi, aynı birey için bile diyabet tedavisine gösterdiği yanıt derecesine göre beslenme planı değişmektedir. Bu nedenle tüm diyabetli bireylere alanda uzmanlaşmış bir diyetisyen tarafından bireyselleştirilmiş bir tıbbi beslenme tedavisi verilmesi gerekmektedir. Tip 1 diyabetli bireyler için düzenlenen tıbbi beslenme tedavisi, yaşa ve cinsiyete uygun enerji sağlamalı, yeterli miktarda protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve mineraller ile posa ve su içermelidir. Beslenme tedavisi ile enerji ve temel besin ögelerinin alımı kronik komplikasyonları önleyecek, ideal vücut ağırlığı ile normal büyüme ve gelişmeyi sağlayacak düzeyde olmalıdır. Tip 1 diyabetli bireylerin günlük enerji gereksinimi diyabetli olmayan bireylerle aynı olup, diyabetli oldukları için enerji kısıtlaması söz konusu değildir. Tanı konulduktan sonraki altı hafta içerisinde uygun ağırlık kazanımı ya da korunumu sağlanmış olmalıdır. Ergenlik döneminde, hormonal değişiklikler ve hızlı büyüme sonucunda enerji ve besin ögeleri gereksiniminin artışına bağlı olarak insülin dozunda da belirgin bir artış olmaktadır. Bu dönemlerde, bozulmuş yeme davranışı veya vücut ağırlığının aşırı artışı sıklıkla görülebildiğinden özellikle izlem önem taşımaktadır. Burada amacımız büyüme sürecini engellemeden vücut ağırlığındaki hızlı artışı önlemektir. Bazı diyabetli bireyler kan şekeri kontrolünü sağlamak için yemekten uzak durmaktadır. Fakat bu oldukça yanlış bir davranıştır. Aksi takdirde bu durum büyüme ve gelişme üzerinde olumsuz etki yaratabilmektedir. DİYABETİN ÇEŞİTLERİ NELERDİR? Tip 1 DM: Pankreasta insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda hasara uğraması ile meydana gelen ve insüline bağımlı olan diyabet tipidir. Tip 2 DM: Pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılmamasından kaynaklanan ve genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülen diyabet tipidir. Uygun beslenme tedavisi, medikal tedavi ve düzenli egzersiz ile birlikte kontrol altına alınabilirken, ilk yıllarda insülin tedavisi gerektirmez. Gestasyonel (Hamilelikte) DM: Gebeliğin ilerlemesiyle yeterli insülinin salgılanmadığı, bu nedenle daha önce diyabet belirtisi olmadığı halde gebelik boyunca kan şekerinin yükselmesiyle meydana gelen diyabet tipidir. Bu tablo gebelik bitiminde genellikle düzelmektedir. Diğer Diyabet Tipleri: Genlerdeki hasara bağlı olarak pankreas hücrelerindeki harabiyet sonucu oluşan veya ilaç ve kimyasal madde, enfeksiyon, endokrin hastalıkları sonucu ortaya çıkan diyabet tipleri bu gruba dahil edilmektedir. DİYET LİFİ GLİSEMİK KONTROLÜ SAĞLIYOR Diyet lifi bitkisel besinlerin sindirim enzimleri tarafından sindirilemeyen kısmıdır. Uygun karbonhidrat miktarı ve türü belirlenirken diyetin yeterli miktarda lif içermesi sağlanmalıdır. Yiyeceklerdeki diyet lifi çözünürlüklerine göre ikiye ayrılmaktadır. Çözünürlüğü fazla olan diyet lifi tokluk kan şekerini düşürmede oldukça etkilidir. Çözünür lifler bu etkilerini besinlerin mideden geçiş hızını yavaşlatarak ve öğün sonrası glukoz emilimini geciktirerek göstermektedir. Böylece tokluk hissi artmakta vücut ağırlığı kazanımı önlenmekte ve glisemik kontrol iyileştirilmektedir. KARBONHİDRATIN MİKTARI DEĞİL TÜRÜ ÖNEMLİ Temel görevi vücuda enerji sağlamak olan karbonhidratlar, yemek sonrası kan şekeri düzeyi üzerinde fazla miktarda etki göstermektedir. Bazı karbonhidrat türleri kan şekeri konsantrasyonunun hızla yükselmesinin ardından yine hızla düşmesine neden olurken bazı karbonhidrat türlerinin tüketiminden sonra da kan şekeri düzeyinde ılımlı bir yükseliş ve düşüş izlenmektedir. Hızlı sindirilen ve emilen karbonhidratları içeren besinler yüksek glisemik indeksli besinler olup, kan şekerinde düzensiz dalgalanmalara neden olurlar. Yavaş sindirilen ve emilen karbonhidratları içeren besinler ise kan şekerinde düzensiz oynamalar yapmayıp düşük glisemik indeksli besinler olarak adlandırılmaktadır. Tip 1 DM beslenme tedavisinde glisemik kontrolün sağlanmasında tek başına karbonhidrat miktarının kısıtlanması yerine glisemik indeksi düşük karbonhidrat kaynaklarının tüketilmesi önerilmektedir. Tam taneli tahıllar ve ekmekleri, kurubaklagilleri, meyve, sebze ve az yağlı süt ürünlerini sağlıklı ve kaliteli karbonhidrat kaynakları olarak sizlere sıralayabilirim. Böylece diyabetli bireylerde hedef değerlerde tokluk kan şekeri sağlanırken karbonhidrat sayımı ile de esnek bir yeme düzeni oluşturulabilmektedir. Çalışmalarda, diyabetli bireylerde karbonhidrat kısıtlamasının hipoglisemi riskini artırabileceği gibi hipoglisemi tedavisi esnasında da glukagonun etkisini azalttığı bildirilmiştir. Ayrıca diyetin kalsiyum, B grubu vitaminleri, demir ve posa içeriğinin de azalmasıyla büyüme ve gelişmenin olumsuz etkilendiği sonucuna varılmıştır.