Hem zayıflamak hem de doğru beslenmek için yapılan en büyük hata hep yapılmaması gerekenlerin sıralanmasından geçiyor. Ayrıca sürekli olarak hep bir yiyeceğin mucize etkileri anlatılıyor. Burada yapılması gereken en doğru şeyin nasıl bir beslenme şeklinin genel sağlığımıza iyi olduğuna öncelikle karar vermek. Çünkü biz hiçbir öğünde ya da hiçbir gün tek bir besin ile beslenmiyor ve günümüzü de öyle geçirmiyoruz. Artık şunu net biliyoruz. 'Bir öğünde şunu yersen bunu yanında yemelisin' gibi bir zorunluluk yok. Önemli olan gün içinde yediğin tüm besinlerin sağlıklı olmasına odaklanmak. Ve çeşitli besin gruplarından beslenmek. Öğün düzenini bedenine göre ayarlamak. KADINLARIN PERİYODİK DÖNEMLERİNDE BESLENME Kadınların ergenlikten menopoza kadar olan süreçlerinde her ay düzenli olarak periyodik dönemde metabolizma hızında düşüklük oluşur. Bu süreçte metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak kilo verme zorlaşır. Özellikle zayıflama diyeti uygulayan kadınların bu döneme girmeden üç-dört gün önce başlayıp siklüs bitene kadar metabolizmanın yavaşlamasını önlemek için demir, bakır ve magnezyumdan zengin besinlerden oluşan bir beslenme uygulamaları elzemdir. 1. TATLI İSTEĞİ ARTIYOR Çoğu kadının tatlı özellikle çikolata isteğinin artması tesadüf değil, periyodik döneme ait olan fizyolojik bir değişim olan magnezyum ve serotonine duyulan ihtiyacın artmasından kaynaklanmaktadır. Bu dönemde siyah çikolatadan her gün 20 gr kadar yemek tüm tatlı isteğini kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Ayrıca muz serotonini arttıran mükemmel bir meyvedir. Tarçınlı süt, kakaolu süt de daha düşük kalorili sağlıklı alternatiflerdir. Fazla çikolata fazla yağ fazla şeker ve fazla kalori almak olduğu düşünüldüğünde burada miktar kontrolünü aşmamak gerekiyor. 2. METABOLİZMA DÜŞÜYOR Bu dönemde mineral kayıpları her kadında anemi yapmamakta ancak bağışık zafiyeti oluşturmakta, sinirlilik, halsizlik, saç dökülmesi, zayıflamada duraksama ve en önemlisi yorgunluğu daha derin yaşamasına neden olmaktadır. Demirden zengin besinler yağsız kırmızı et, yumurta, derisiz tavuk ve hindi etidir. Öğle ve akşam yemeklerinde köfte, tavuk veya hindi bulundurmaları kilo duraksaması olmadan zayıflamalarına destek olur. Hayvansal demir kaynakları bu süreçte kaybolan demir mineralinin de yerine konulmasını sağlayarak yorgunluk, üşüme, halsizliğinde azaltılmasında etki sağlar. Bu süreçte öğünlerden sonra çay ve kahve içimini de sınırlamak önemlidir. Bakırdan zengin besinler; siyah çikolata, ay çekirdeği, nohut, kuru üzüm, yeşil mercimek, fındık bu dönemde kemik ve eklem ağrılarının azalmasını, duygu durum değişikliklerinin kontrol altına alınmasını ve süper oksit dismutaz enzim yapısına girdiği için bağışıklığın güçlenmesini sağlar. Ayrıca bu besinler demirin emilimini de kolaylaştırır. 3. ÖDEM CİDDİ KOMPLİKASYONDUR Östrojen ve progesteron hormonlarındaki değişim sıvı ve elektrolit dengesini de etkilemektedir. Bu su tutulumu vücut ağırlığında artışa sebep olduğu için zayıflamak isteyen kadınlar doğru diyet uygulamadıklarında kilo vermeleri imkansızlaşmaktadır. Bu süreçte ödemin azaltılması için özel güne yaklaşan dört gün öncesinden günde 2 litre su içmeli ve tuzlu tüm besinleri beslenmeden arındırmaları gerekmektedir. DAHA ÇOK YENİLMESİ GEREKENLER TAM TAHILLAR: Bulgur, kepekli pirinç, tam buğday ekmeği, yulaf, kara buğday. TAZE SEBZELER: Kabak, patlıcan, taze fasulye, havuç. KURU YEMİŞLER: Badem, fındık, yer fıstığı, ceviz, ay çekirdeği. BU 3 ÖNERİYE MUTLAKA UYUN! Yeterince yenilmesi gerekenler: Kırmızı et, tavuk eti, balık eti, hindi eti, yumurta, süt, yoğurt, peynir, ayran, kefir. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ GÜÇLENDİRİN ÇÖREK OTU: İçindeki timokinon ve timol bileşenleri ile bağışıklık sistemini destekleyen, zayıflamayı kolaylaştıran ve LDL kolesterolün de düşürülmesine yardımcı olan doğal bitkisel maddelerdir. Yapılan 12 hafta süren büyük çaplı bir çalışmada günde 2 gram çörek otu tüketiminin vücutta stresin oluşturduğu serbest radikalleri temizlediği ve LDL kolesterolü düşürdüğü kanıtlanmıştır. PROPOLİS: Propolisi doğal antibiyotik ve dünyanın en güçlü antioksidanı olarak tanımlayabiliriz. Propoliste kafeik asit fenetil ester adlı bileşik sadece propolise özgü olup antibakteriyal, antiinflamatuvar, karaciğer koruyucu ve antioksidan etkisi sebei ile bağışıklık destekleyici etkisi mevcut. KEFİR: Kefir süte eklenen kefir taneleri ile oluşan fermentasyonu sonrasında biyoktif peptidlerin ortaya çıkmasını sağlar. Ve böylece bu biyoaktif peptid denilen süper etkili maddeler bağışıklık yanıtını aktive ederek antiinflamatuvar etki gösterirler. İnsanlarda az sayıda çalışma yapılmıştır ve ülkemizde kefirin bağışıklık sistemi üzerine etkisini araştıran özgün bir araştırma Mikrobiyoloji Bülteni'nde 2013 yılında yayınlanmıştır. HAFTANIN BESLENME BİLGİSİ Öğleden sonra kafein alımı süper yağ yakıcıdır Yeni bir araştırma özellikle kafeinin serbest yağ hücrelerini enerji olarak kullanmada maksimum etkisini öğleden sonra tüketildiğinde gösterdi. Sabah erken içilen kahve konsantrasyonu arttırmakta, uzun yürüyüşlerden en az 30 dakika önce içilen filtre kahve ise fazla kalori yakarak yağların daha hızlı vücutta enerji olarak kullanmasına olanak sağlamaktadır. Yürüyüşlerinizi yaparken performansı ve yağ yakımını arttırmak istiyorsanız, ve hızlı kilo vermeye devam etmek amacınız ise mutlaka bir büyük kahve fincanı filte edilmiş kahveyi ikindi zamanı içmeye özen gösterin. Kafein sabah saatlerinde ve öğleden sonra en yüksek etkiyi göstererek en fazla yağ yakımını desteklemektedir. Kahve serbest yağ asitlerinin daha hızlı vücutta kullanımını sağlamaktadır. HAFTANIN ALTIN BİLGİSİ İnsülin direncinin diyabete etkisi belirlendi İnsülin direnci olan kişiler eğer beş yıl tedavi edilmezse diyabete hızlı geçiş gösteriyorlar. Direnci kırmanın en önemli yolu rafine karbonhidrat ve şeker alımını sonlandırmak, trans yağ tüketimine son vermekten geçmektedir. İnsülin direnci sağlıklı beslenme ve doğru zayıflama ile ilaç kullanmadan 21 günde yüzde 100 kırılabilmektedir. Vücut yağ dokusunun yüzde 5 azalması insülin duyarlılığını arttırmaktadır. Düzenli yürüyüş de çok iyi insülin direnci kırar. Yıllarca ilaç kullanıp hâlâ insülin direncini kontrol altına alamayan kişiler bulunmaktadır. Sağlıksız beslenme direnç oluşturmakta, yemek sonrası kan şekeri profilinde dalgalanmalarla başlayan açlık kan şekerinin de yükselmesiyle karakterize bir klinik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.