Yeni yapılan araştırmalar, kan grubunuzun sadece acil tıbbi durumlarda değil, ölümcül kanser türlerine yakalanma riskinizde de belirleyici olabileceğini ortaya koydu. Bazı gruplarda olanların mide, bağırsak ve karaciğer kanserine yakalanma riski ciddi şekilde artıyor. Fakat bir diğer grubuna sahipseniz biraz daha şanslı olabilirsiniz… Ama neden mi? Detaylar şaşırtıcı!
Son araştırmalar, A, B veya AB kan grubuna sahip kişilerin bazı ölümcül kanser türlerine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Buna karşılık, O pozitif veya negatif kan grubuna sahip bireylerin özellikle pankreas kanseri gibi son derece ölümcül bazı kanser türlerine karşı daha korunaklı olabileceği belirtiliyor.
Yakın zamanda İran'da 50.000 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada, A, B veya AB kan grubuna sahip olanların mide kanserine yakalanma riskinin O grubuna sahip bireylere göre yüzde 55 daha fazla olduğu tespit edildi.
Aynı araştırmaya göre, A kan grubuna sahip bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski de yaklaşık altıda bir oranında daha yüksek.
2016 yılında yaklaşık 18.000 yetişkin üzerinde yapılan başka bir araştırmada ise AB kan grubuna sahip kişilerin karaciğer kanserine yakalanma riskinin yüzde 45 oranında arttığı ortaya kondu.
Aynı çalışmada, O ve AB kan grubuna sahip bireylerin pankreas kanserine yakalanma riskinin yaklaşık altıda bir oranında daha düşük olduğu da belirtildi.
İngiltere'de en yaygın kan grubu O pozitif olurken, onu A pozitif ve A negatif takip ediyor. En nadir görülen kan grubu ise sadece nüfusun yüzde 1'inde rastlanan AB negatif.
Uzmanlar, bazı kan gruplarının sindirim sistemiyle ilgili kanser türlerine daha yatkın olmasının nedenine dair kesin bir açıklama yapamasa da, bunun bağışıklık sisteminin farklı tepkilerinden kaynaklanabileceğini düşünüyor.
Her kan grubu, bakterilere veya diğer tehditlere karşı farklı bağışıklık tepkileri verebiliyor ve bu farklılıkların hücre düzeyinde değişimlere yol açarak kanser gelişimine katkı sağlayabileceği öne sürülüyor.
Ancak bazı uzmanlar, bu tür araştırmalardaki sonuçların dikkatle yorumlanması gerektiği konusunda uyarıyor.
Araştırmalardaki katılımcı sayılarının genellikle sınırlı olduğunu ve alkol tüketimi, sigara kullanımı gibi diğer risk faktörlerinin her zaman hesaba katılmadığını hatırlatıyorlar.
