"Bizim neslimiz dünyayı değiştirecek fırsatlara ve güce sahip. Ben insanlara hayallerini hayata geçirmek için yaşlanman gerekmediğini göstermek istiyorum" diyor Zendaya. Kendisi daha 25 yaşında. Z neslinin ilk temsilcilerinden. Şu sıralar hepimizin sıkça konuştuğu ve üstüne araştırmalar yaptığı bu nesli onun kadar iyi tanıyan ve anlayan kimse yok. Bu nedenle hem yapımcılığını hem de başrol oyunculuğunu gerçekleştirdiği Euphoria tüm dünyada başarıdan başarıya koşuyor. 2020 yılında Zendaya dizideki rolüyle Emmy Ödülleri'nde "Drama Dizisinde En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü alarak bu ödülü kazanan en genç oyuncu oldu. Bu durum tarihte ilk kez yaşanıyordu. Ve şimdi genç yıldız yeni bir ilke daha imza atıyor. Euphoria bu seneki Emmy Ödülleri'nde 16 dalda aday gösterilirken Zendaya yeniden "Drama Dizisinde En İyi Kadın Oyuncu" adayları arasında. Başarısının sırrı ise işine duyduğu tutku. Konuşurken bu tutku sürekli kendini ifşa ediyor:
"Bazen oyunculuk yapmak kendimi garip hissetmeme neden oluyor. Sonuçta başka biriymiş gibi davranarak geçimimi sağlıyorum. Ama sonra anlattığımız hikayeleri ve bu hikayelerin neden bu kadar önemli olduğunu hatırlıyorum. Örneğin Euphoria dizisinde kayıp duygusu, bağımlılık, acı ve akıl hastalığı gibi konuları ele alış biçimimiz birçok kişiyi çok derinden etkilemiş. Bana "Dizide kendimi buldum" diye yazan ne kadar çok kişi olduğunu anlatamam. İnsanların kendilerini gördükleri ve izlerken güçlü bir bağ kurdukları karakterleri canlandırabilme şansına sahip olduğum için çok mutluyum. Bazılarının bu karakterlerden ilham alarak iyileşmeyi, büyümeyi, öğrenmeyi ve geçmişte yaptıkları hataları düzeltmeyi başardığını bilmek benim için çok değerli. Bu durum yaptığım şeye bir amaç veriyor."
25 yaşındaki oyuncu hayattaki duruşu, stili ve popüler kültür üzerindeki etkisiyle tıpkı bir dönem Josephine Baker, Eartha Kitt ve Sade gibi isimlerin olduğu gibi bu neslin ilham perisi ve ikonu. Kendisine elde ettiği tüm başarılarla tarih yazdığının farkında olup olmadığını sorduğumuzda gülümseyerek yanıtlıyor: "Çok garip bir his. Bir yandan farkında olmaya çalışıyorsun, bir yandan çok da üstüne düşünmemek istiyorsun. Çünkü bana biçilen bu rol -bazen göz korkutucu ya da sinir bozucu olabiliyor- kendimi baskı altında hissetmeme neden oluyor. Her şeyin en doğrusunu yapmayı ve insanların benimle gurur duymasını istiyorum. Daha önce söylediğim gibi şikayet ettiğimi sanmayın, bu noktaya gelebildiğim için çok minnettarım. Geçmişte benimle aynı profesyonel yolda yürüyen ve kendini sektöre kabul ettiren ikonik siyahi kadınlar olmasaydı, bugün burada olamazdım. Onların yeni nesil için açtığı yolda bizler ilerliyoruz. Bu nedenle en büyük arzum, yaptıklarımdan aldığım derslerle benden sonra gelecekler için bu yolu kolaylaştırabilmek."
Yazı JORDAN ANDERSON Fotoğraf ELIZAVETA PORODINA Styling LAW ROACH