İnsanlar sadece güzellik görmek ve rahatlamak için geziyorlar sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Kimi yerler ürperti veren manzaraları, korku hikayeleri, vahşi efsaneler ve felaketlerle turistleri çekiyor. Kimileri sinemanın büyülü etkisiyle, filmlerde geçen şehirleri, sokakları görmek için... Kimileri edebiyatta geçen, roman sayfalarından tanıdıkları bölgelerle... Kimileri inanç ve mistik değerler için...
SİNEMA TURİZMİ ÇOK GÖZDE
Bazı şehirler; çoğu filmde aktörlerden, aktrislerden rol çalarak başrolü kaptı... Peki, hangi şehirler hangi filmlere ilham verdi bugüne kadar? Seyahate hazırlandığımız şu günlerde şifa niyetine rotalar...
Ah Güzel İstanbul'la kadim şehri dolaşmak
Dünyanın en gizemli şehirlerinden biri olan İstanbul, Türk sinemasının da başkenti olarak Yeşilçam ve sonrasındaki filmlerin büyük çoğunluğuna dekor oluşturdu. Adalar, hisarlar, Sultan Ahmet Camii, Ayasofya, Kapalıçarşı, Haydarpaşa, Boğaziçi ve yalıları, Beyoğlu, Topkapı Sarayı, Bizans surları, Eyüp ve Karacaahmet mezarlıkları ve daha nice güzellikleriyle yerli filmler kadar önemli yabancı filmde boy gösterdi bu şehir. Ancak bunlar içinde İstanbul'un salt bir dekor olmaktan öteye gittikleri de vardı. 1964 yabancı yapımı Topkapı, İstanbul'un zenginliklerini tüm dünyaya gösteren bir film... Sadri Alışık ve Ayla Algan'ın oynadığı Ah Güzel İstanbul; bir İstanbul beyefendisinin hikayesi eşliğinde o dönem toplumun yozlaşmaya başlayan değerlerini hicvediyordu. Şimdilerde büyük ölçüde yok olmuş çehresiyle İstanbul'u günümüze dek yaşatmayı bildi.
Paris hep doğal platoydu
Paris'ten ilham alan ya da onu fon edinen sinema yapıtları çoktur. Gene Kelly ve Leslie Caron'un başrolde olduğu 1951 yapımı Paris'te Bir Amerikalı örneğin. Bernardo Bertolucci'nin yönettiği 1972 yapımı Marlon Brando'lu Paris'te Son Tango da izleyiciye Paris ziyafeti çektiren filmler arasında yer aldı. 2001 yapımı Amelie ise Paris'in en uçuk semtlerinden biri olan sanatla iç içe geçmiş Montmartre'ı ön plana alarak masalsı ve harika bir Paris sunuyordu seyirciye.
2006'da sinemada büyük yankı doğuran Da Vinci'nin Şifresi ise, Tom Hanks eşliğinde Paris'in en gizemli mekanlarında dolaştırıyordu. Aynı yıl Oliver Assayas'ın Seni Seviyorum Paris'i kentin ruhunu yakalamış gibi görünüyordu.
Phuket'i dünya bir filmle tanıdı
Phuket, günümüze ulaştığı itibarlı konumunu doğal güzelliklerine olduğu kadar bir James Bond filmine borçlu: Altın Tabancalı Adam. 1974'te önemli bir kısmı Phuket ve civarında çekilen film, Phuket'in doğal güzelliklerini çok geniş kitlelerin tanımasına yol açtı. Film bu bölgelerin şöhretine katkıda bulundu. Eşsiz güzellikleriyle filmde gündeme gelen Nail Adası, filmden sonra James Bond Adası adını aldı. Filmin çekildiği bölgelerle birlikte, Müslümanların yaşadığı Panyee Adası, Budist tapınakları gibi güzergahları da kapsayan turlar yapılıyor.
Barselona sinemaya ilham verdi
İspanya'ya giden turistlerin büyük bir kısmının uğrak yeri Barselona. Her yıl 8 milyona yakın turisti ağırlayan Katalonya'nın kalbi olan şehre gelenler; La Sagrada Familia, Barselona Katedrali, Plaza De Catalunya gibi yapıları görmeden dönmüyor. Büyük mimar Gaudi'nin şehre damgasını vurduğu sıradışı yapıtlar ise bu kentin en önemli alamet-i farikaları arasında. Javier Bardem, Penelope Cruz ve Scarlett Johansson'u bir araya getiren 2008 tarihli Barselona Barselona filminde şehir, oyuncuları da geçerek başrolü kapıyor. Seyircinin kentle yakınlık kurmasını sağlayan bir diğer film ise 2002 yapımı İspanyol Pansiyonu...
EDEBİYAT TURİZMİ
Edebiyat turizmi, edebiyatla bir biçimde alakalı şehirlere ya da mekanlara seyahat anlamına geliyor. Yani yazarların yaşadığı veya romanlarında anlattığı yerlere... Her zevke, her kültürel sınıfa uygun bir şekli mevcut. Başta Yunanistan ve Ege adaları olmak üzere Homeros destanlarının geçtiği yerleri gezebilir, Kafka'nın Prag'ına gidebilirsiniz.
Şairlerin izinden gidenler
Tabii bazen rotalar karışabiliyor. Mesela Da Vinci Şifresi'nin yazarı Dan Brown, doğma büyüme New Hampshire'lı. Dolayısıyla New Hampshire'a giden edebiyat gezginleri burada hem Dan Brown'ın izlerini takip ediyor, hem de Amerika'nın büyük şairi Robert Frost'un. Hatta Hotel New Hampshire gibi birçok romanı bu tuhaf atmosferli şehirde geçen John Irving'in...
Birkaç ülkeyi kapsayan edebiyat turları da var. Mesela Ernest Hemingway sevenler, Çanlar Kimin İçin Çalıyor için İspanya'ya, İhtiyar Adam ve Deniz için Küba'ya, Güneş Gene Doğar için Paris'e gidebilirler.
Dünyanın edebiyatı burada
Bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere bir internet sitesi tavsiye edebiliriz. San Jose Üniversitesi'nin sitesinde Proust, Dickens, Dostoyevski; aklınıza gelen bütün ünlü yazarların doğduğu, yaşadığı, çalıştığı, öldüğü evlerin fotoğraflarını ve ayrıntılı bilgilerini bulabileceğiniz gibi, büyük romanların geçtiği yerleri de görebiliyorsunuz. Mesela Robinson Crusoe'nun adası Tobago'da sanal tur atabiliyor, Chaucer'ın 14. yüzyılda yazdığı Canterbury Hikayeleri'nin geçtiği yerleri -hem de dönem müziği eşliğindegezebiliyorsunuz. İşin güzel yanı, burada sadece tarihi mekanlar değil, Canterbury'yi edebiyat turizminin olmazsa olmazlarından yapan tüm restoranlar, barlar, oteller, Chaucer resimleriyle bezeli objelerin satıldığı hediyelik eşya dükkanları mevcut.
Joyce'un Dublin'inden turistik bir görüntü
Dublin'deki bar turları ayrı alem... James Joyce, Samuel Beckett, Oscar Wilde gibi edebiyatçıların müdavim olduğu, arkadaşlarıyla buluşup sohbet ettiği hatta eserlerinin çoğunu mum ışığında ya da gaz lambasının titreşen alevleri altında kaleme aldığı metruk barları gezebiliyorsunuz.
Da Vinci Şifresi'nin sırları
17. yüzyılda inşa edilmiş olan Vilette Şatosu'nda özel Da Vinci Şifresi'nin Sırları tatilleri düzenleniyor. Kişi başı 4 bin 500 dolara mal olan bu tatiller, şatonun lüks odalarında beş gün beş gece kalışı, yemekleri, ulaşım giderlerini ve tur rehberliğini içeriyor. Eğer 2 bin 500 dolar ekstra ücret öderseniz, Paris Ritz Otel'de iki gün iki gece kalabilir ve kitapta sözü edilen tüm mekanları gezebilirsiniz.
KORKUDA SINIR TANIMIYORLAR
Çoğunluk denizin, tabiatın, tarihin, ferahlık ve güzelliğin hakim olduğu yerleri geziyor. Ama bazılarına yetmiyor. Onlar ürpertici olayların geçtiği mekanları, büyük trajedilerin, insanlık felaketlerinin yaşandığı yerleri, esrarengiz ve heyecan verici güzergahları tercih ediyorlar. İşte korku ve felaket turizminin en gözde mekanları...
Çernobil / UKRAYNA
Çernobil nükleer felaketi gerçekleştiğinde tarih 26 Nisan 1986'yı gösteriyordu ve o zamanlar Ukrayna, Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydı. Zamanla sonuçları ortaya çıkmaya başladıkça bir insanlık trajedisine dönüştü. Yüksek radyasyon sebebiyle 25 yıl halka açılmayan Çernobil felaketin 25. yılında kısıtlamalarla da olsa turizme açıldı ve felaket turizminin başlıca merkezi haline geldi. Çernobil Nükleer Reaktörünün kalıntıları kadar o dönemler binlerce insanın yaşadığı çevresi ve onlardan arta kalan hayatın ipuçlarını taşıyan kalıntılar çoğu bilimsel gruplar olmak üzere ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Sedlec Kemik Kilisesi / ÇEKYA
Çekya'da Prag yakınlarındaki Kunta Hora kasabasındaki Azizler Mezarlığı denilen yere 13. yüzyılda kutsal topraklardan getirilen toprak karıştırılır. Bu sebeple mezarlık zamanla kutsal addedilmeye başlanır. İlerleyen yüzyıllarda herkes buraya gömülmek istediği için büyük bir talep patlaması yaşanır. Taleplere cevap vermek için bulunan formül bugünün korku turizminin en gözde yerlerinden birini de ortaya çıkaracaktır: Sedlec Kemikler Kilisesi. Hemen her yeri baştan aşağıya insan kemikleriyle dekore edilmiş kilise, 200 bin turistle Çekya'nın en çok ziyaretçi çeken turistik yerlerinin başında geliyor.
Kont Drakula Şatosu / TRANSİLVANYA
Kazıklı Voyvoda olarak da anılan ve gerçek Kont Drakula olduğu öne sürülen Sırp Kralı II. Vlad'a ait olan Şato, Romanya için turistik bir değer. Dünyanın en meşhur vampirinin ikametgahı olarak görülen ve her sene yarım milyon turisti ağırlayan Drakula Şatosu, sadece bu mitin devamını sağlamakla kalmıyor. Hediyelik eşya satıcılarına da oldukça karlı bir korku ticareti imkanı veriyor; Vampir hikayesi hayal ürünü olsa bile...
Ness Gölü / İSKOÇYA
Van Gölü Canavarı'nın atası da sayılabilecek İskoçya'daki sözde Ness Gölü Canavarı söylencesi bugüne kadar neredeyse bıktıracak kadar kullanılmış olmasına rağmen bu göle her yıl binlerce turisti çekmeye devam ediyor. Bugüne kadar varlığı hakkında herhangi net bir kanıt bulunamamasına rağmen bir tür dinozor olduğu iddia edilen canavarın gölün derinliklerindeki mağaralara saklandığı ya da göl tabanındaki bitki ve çamurun arasına saklandığı açıklamalarıyla halen yaşatılan efsane bölgeyi tabiat açısından olduğu kadar fantastik turizm açısından da cazibeli kılmaya devam ediyor.
Aokigahara Ormanı / JAPONYA
Korku turizminin en gözde yerlerinden biri de Japonya'da Fuji Dağı eteklerinde bulunan bir orman: Aokigahara Ormanı. Ancak her yıl burayı ziyaret edenlerin çoğu rahat nefes alıp, doğanın güzelliklerini seyretmekten çok, ormanın derinliklerinde her an karşılarına çıkabilecek cesetlerle karşılaşmayı umuyorlar. Aokigahara Ormanı'nın bir diğer adı da 'İntihar Ormanı'. Zira dünuyanın en yüksek intihar oranlarına sahip Japonya'da insanların intihar etmek için seçtikleri başlıca yerlerden biri burası. Orman içinde intihar ettikten aylar sonra bulunanların eşyalarına rastlamak mümkün.
TÜRKİYE, İNANÇ TURİZMİNDE DÜNYANIN İLGİ ODAĞI
Birçok dine ev sahipliği yapan Anadolu coğrafyasında, her zaman farklı inançlara mensup inananların ziyaret ettiği merkezler var. Konya'da Mevlana Türbesi, İzmir'de Meryem Ana Evi ve Şanlıurfa'daki Balıklı Göl her yıl ziyaretçi akınına uğruyor
Hz. Mevlana Türbe ve Müzesi / KONYA
Büyük İslam alimi ve mutasavvıfı Mevlana Celaleddin Rumi dünyada eserleri en fazla okunan kişilerin başında geliyor. 8 asırdan beri İslam'ın özünü, sevgi ve hoşgörüyü hâlâ eserleriyle tüm gezegene yaymayın sürdüren bu büyük Allah Dostu, Türkiye'den olduğu kadar yabancı ülkelerden de milyonlarca hikmet taliplisini Konya'ya çekmeye devam ediyor. Sadece geçen yıl dörtte birini yabancıların oluşturduğu 2,1 milyon kişinin ziyaret ettiği Mevlana Türbesi ve Müzesi, Türkiye'nin önemli manevi ziyaret yerlerinden biri olan Konya'yı dünyanın belli başlı inanç turizmi merkezlerinden biri haline getiriyor.
Meryem Ana Evi / İZMİR
Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'in Aziz Yuhanna ile geldiği ve hayatının son dönemini geçirdiği Selçuk ilçesinde, Efes antik kenti yakınlarındaki Meryem Ana Evi, Türkiye'nin önemli inanç turizmi noktalarının başında geliyor. 60 yıl önce Vatikan tarafından Meryem Ana Evi olduğu kabul edilen bu ziyaret mekanı şimdilerde yılda 700 bin civarında yerliyabancı ziyaretçi çeken, Türkiye'nin son dönemlerdeki en popüler inanç turizmi mekanları arasında yer alıyor. Kaya kiliseleri ve
Hacı Bektaş / NEVŞEHİR
Özellikle Göreme Açıkhava Müzesi'nde yer alan ve bölgedeki yumuşak kaya örtüsü oyularak inşa edilmiş 16 kilise ve manastır her yıl yüzbinlerce turistin yanı sıra başta Hıristyanlar olmak üzere dünyanın dört bir yanından inanç odaklı turistleri de çekiyor. Nevşehir'i bu açıdan cazip kılan bir diğer unsur ise özellikle Alevi-Bektaşi kültüründen apayrı bir yeri olan ve on binlerce insanı çeken Hacı Bektaş Külliyesi.
Balıklı Göl - Makam-ı İbrahim / ŞANLIURFA
Peygamberler şehri Urfa Hz. İbrahim (as) ve Hz. Eyüb (as) ve Hz Şuayb'ın (as) hatıralarını halen yaşatıyor. Balıklı Göl ve hemen yanında bulunan Halilürrahman Camii adeta bir maneviyat adası oluşturuyor. Hz. İbrahim'in (as) doğduğu, ateşe atıldığı mekanları içeren Balıklı Göl ve çevresi bu nedenle yıl boyu yerli yabancı ziyaretçilerin eksik olmadığı bir inanç çekim noktası. Yakın dönem önce keşfedilen, dünyanın en eski tapınak sitesi Göbeklitepe'nin ve yine bir inanç turizmi merkezi olan Harran'ın da katkısı eklendiğinde, Urfa inanç turizmi açısından giderek büyük bir potansiyele sahip. Kenti ziyaret edenlerin sayısı yılda 500 bini buluyor.
Sultan Ahmet & Ayasofya rekabeti / İSTANBUL
Bizans yapısı olan dönemin kilisesi Ayasofya ile rekabet etme arzusunu da barındıran Sultan Ahmet Camii; dünyanın en fazla ziyaretçi çeken eserleri arasında 20'nci sırada... Bu rekabet hepsi inanç odaklı olarak gelmese de her iki yapının da yılda çoğu yabancılardan oluşan üç milyonu aşkın turist tarafından ziyaret edilmesi sonucunu getiriyor. İstanbul'da inanç odaklı turistleri bunlardan sonra en çok turist çeken yerleri ise Eyüp Sultan Türbesi ve Kariye Camii teşkil ediyor.
MANEVİYAT YOLLARA DÜŞÜRÜYOR
Pek çok yer tabii güzellikleriyle, sunduğu haz ve konforla insanları kendine çekiyor. Ancak bazı yerlerin her yıl insanları kendine çekmesi için bunlara hiç ihtiyacı yok. Onlar yüz milyonlarca insanı sadece sundukları maneviyatla yollara düşürüyor. İşte inanç turizminin yeryüzündeki en gözde güzergahları. Birol Biçer, dünyadaki inanç merkezlerini yazdı
Suudi Arabistan / MEKKE - MEDİNE
Her yıl dünyanın dört bucağından gelen yaklaşık 15 milyon Müslüman'ın hac ibadetini ifa için yollarına düştüğü Kâbe ile beraber Mekke ve Medine şehirleri dünyanın en önemli dini buluşmasının da merkezi. Hz. Muhammed (sav) tarafından putlardan temizlenen Mekke'deki Kâbe ve Mescid-i Haram dışında Mescid-i Nebevi yılda 14 milyon Müslüman tarafından ziyaret ediliyor. Umre zamanları yine milyonlarcasını ağırlamaya devam ediyor.
Vatikan / İTALYA
Her yıl 6 milyon kişinin bir müze gibi ziyaret ettiği Vatikan, bu rakama ek olarak sadece ayinlere katılan 6 milyon Katolik'i de çekiyor. Ruhban sınıfının burada oluşturduğu kültür ve yaşam tarzı, papalık rezidansı, muhteşem mimarisi, abidevi sanatçılara ait eserler ve eşi benzeri az bulunur müzeleri ile de dünyanın dört bir yanından meraklı turistlerin de uğrak noktalarından biri. Her gün en az 10 bin ziyaretçinin gezdiği bu yarım kilometrekarelik şehir, özellikle son Papa Francis'in seçilmesinden sonra daha fazla insan çekmeye başladı.
Ganj Nehri / HİNDİSTAN
Himalayalar'dan çıkıp Bengal Körfezine dökülmek için dört bin kilometre yol kateden Ganj, diğer nehirler içinde en görkemlisi olmasa da 1 milyara yakın insan için en kutsalı. 10 milyonlarca insanın yaşadığı kıyılarında yüzlerce tapınağı barındıran bu nehre giren ya da suyundan içenlerin günahlarından arındıklarına inanılıyor. İki aya yakın bir süre boyunca 100 milyonun üzerinde Hindu hacı olmak için bu nehre akın ediyor ve bazen aynı gün içerisinde 30 milyon kişi suya dalarak kendi, inancına göre hacı oluyor. Efsanelere göre kutsal addedilen Allahabad, Haridwar Nasik ve Ujjain şehirleri bu dönemde yeryüzündeki nadir dini festivallerden biriyle birlikte inanılmaz yoğunlukta bir inanç turizmine de sahne oluyor.
Kudüs-Beytüllahim / İSRAİL
İsrail'e her yıl gelen 3,5 milyona yakın turistin yüzde 82'si Kudüs'ü ziyaret etmeden dönmüyor. Hz. Süleyman'ın tapınağının bulunduğu şehir olarak ebedi başkent olarak kabul ettikleri Kudüs, Hıristiyanlar için de Hz. İsa'nın son yemeğine, çarmıha gerilişine ve göğe yükselişine şahitlik eden kutsal bir belde olarak önemli. Müslümanlar açısındansa hem dinde kutsal olarak bir mevki verilen üçüncü şehir olması, hem de Hz. Muhammed'in (sav) Mirac'a çıktığı yer olması nedeniyle özel bir sembolizme sahip. Yahudilerin Hz. Süleyman Tapınağı ve ağlama duvarı gibi çok önemli sembolik değerlerinin yanında, Hıristiyanlar için Hz. İsa'nın hayatındaki en önemli olayların geçtiği yerler ve tapınaklar, Müslümanlar içinse Mescid-i Aksa ve Kubbe't-üs-Sahra gibi dini mekan ve ibadethaneler bu üç dinden de inanç odaklı turistleri çeken başlıca yerleri teşkil ediyor. Hz. İsa'nın doğduğu söylenen Beytüllahim şehrini de bu açıdan Kudüs'e eklemek gerekiyor. Beytüllahim de özellikle Hıristiyanlara hitap eden bir şehir olarak yılda 1,5 milyon ziyaretçi çekiyor.
Lourdes / FRANSA
Aslında Hıristiyanlık açısından tarihi bir önemi olmayan bu şehri Vatikan'dan sonra en gözde ziyaretgahlardan biri yapan şeyin tarihi ancak 1858'e kadar iniyor. Hz. Meryem'in burada zuhur ettiği haberinin yayılmasıyla mahal kutsal olarak kabul edilmeye başlanır ve ziyaret edenler de giderek çoğalır. 80 yıl önce ABD'li Katoliklerin de buraya gelmeye başlamasıyla Lourdes şehri ve manastırı inanç turizmi açısından giderek gözde merkezlerden birine ve aynı zamanda insanların maddi-manevi rahatsızlık ve sorunlarına şifa aradığı bir merkeze dönüşür. Binlerce kişinin şifa bulduğunun ve bunun aynında 70'e yakın mucizevi olayın gerçekleştiği söylenceleri Hıristiyanlık açısından hiçbir geçmişi olmayan Lourdes'u kısa sürede en popüler inanç turizmi güzergahlarının başına oturtur ve günümüzde 8 milyon ziyaretçi ağırlamaya başlar.