Açıklamada görüşlerine yer verilen Tarhan, deprem gibi travmatik durumlarda çocukların ebeveynlerini gözlemlediğine vurgu yaptı ve "Yetişkinler deprem korkusunu yaşadığı zaman bir sallanma olduğu zaman büyük bir dehşete düşüyor. Çocuklar ise böyle durumlarda büyüklerini gözlemlerler. Büyüklere özellikle güvendikleri kişilere bakarlar. Yan gözle izlerler. Eğer büyükler soğukkanlılarsa yani depremle ilgili bilinçli davranıyorlarsa örneğin çök tutun kapan tarzında davranışları biliyorlarsa uyguluyorlarsa çocuklar da hemen onu yaparlar." ifadelerini kullandı.
Okul öncesi çağındaki çocukların soyut düşünceleri gelişmediği için yaşadıklarını anlamlandıramadığını kaydeden Tarhan, "Bu tip olayları yaşadıklarında olayı anlamlandırabilmeleri için referans kişiler lazımdır. O referans kişiler daha önce tanıdığı ve güvendiği kişilerdir. Böyle durumlarda anne, baba veya onların yerine geçen kişilerin soğukkanlı olması, çocukları sahiplenici ve kucaklayıcı olması çocuklar için korku giderici etki yapar. Daha büyük çocuklar da bu konuyu daha önce düşünmeyen çocuklar bile şimdi öğrenmeye başladı." değerlendirmesinde bulundu.
Tarhan, depreme hazırlığın krize hazırlık gibi olduğunu, eğer bir insan krize hazırlıklıysa kriz anında hazırlandığı için hemen ona göre davranır, krizi kolay yönetip aştığını belirtti.
Tarhan, "Onun için krizlerde risk yönetimi vardır. Risk belirlenir ondan sonra bunun yönetimi yapılırsa kriz geldiği zaman ona göre önlem alınır. Kişinin önceden hazırlıklı olması bunu önler. Şu anda da depremle ilgili, olduğunda ne yapacağını çocuklarımıza öğretmezsek çocuk panik yapar. Burada afetle ilgili illa o bölgede olması da şart değil, Türkiye'deki çocuklar şu an ikincil travma yaşıyorlar." ifadelerini kullandı.
"YAZILI KURALLARA GEÇTİYSEK BELİRSİZLİK OLMAZ, KORKUTAN ŞEY BURADA BELİRSİZLİKTİR"
Deprem korkusunu aşmada depreme karşı hazırlıklı olmanın önemini vurgulayan Tarhan, şunları kaydetti:
"Bugünlerde bütün anneler çocuklarına deprem olması durumunda aramaları gereken kişileri, buluşacakları yerleri söylüyorlar. Okul yönetimleri önlemler alıyorlar. Olası deprem durumunda şunu yapacağız, şu tedbirleri alacağız, toplanma alanımız şurası diye bilgi veriyorlar. Herkes şu anda yazılı kurallar geliştirmeye başladı, aslında bu güzel bir şey. Yazılı kurallara geçtiysek belirsizlik olmaz, korkutan şey burada belirsizliktir. Çocukların duymaması mümkün değil.
En azından arkadaşlarından duyacaklar veyahut akıllı telefona girdiği zaman muhakkak görecekler. Bu nedenle bunu duyurmamak değil, bunu çocuğun yaşına uygun bir şekilde anlatabilmek önemlidir. Deprem hayatımızın gerçeği, Türkiye'nin yüzde 70'i deprem bölgesinde. Böyle bir ihtimale karşı önlem alacağız. 'Öldüren deprem değildir, depreme dayanıklı olmayan yapılardır' diyerek bilinçlendirdiğimiz zaman kontrol edebileceğimiz şeyler hazırlıktır, kontrol edemeyeceğiz şey ise deprem başladıktan sonradır.
Kişi hazırlıklı olursa deprem anındaki 1-2 dakikalık zamanda korkuyu maksimumda değil, minimumda yaşar. Hatta anaokulundaki bir çocuğa, depremden bağımsız olarak akvaryumdaki balığın öleceğini öğretelim diyorum. Öğretmediğimiz takdirde balık öldüğü zaman çocuk 10 katı şiddetinde yaşar travmayı ama onun da yaşlanacağını onun da bir ömrü olduğunu zamanı gelince öleceğini bilirse üzülür ama bir şiddetinde üzülür."
Depremin çocuklara dayanıklılık eğitimi vermek için bir fırsat olduğunu kaydeden Tarhan, hayat yolunda hep gül bahçelerinde çiçeklerle gidilmediğini belirtti.
"ÇOCUĞU TÜM BUNLARA HAZIRLAMAMIZ GEREKİYOR"
Tarhan, "Bu yolda taşlar var, engeller var çukurlar var. Bütün bunlara çocuğu hazırlamamız gerekiyor, hazırlamadığımız zaman çocuk özerk davranamıyor, dayanıklılık eğitimi düşük çocuklar oluyor. Ufak bir stresten depresyona giriyor ve ruh sağlıkları bozuluyor çocukların. Bu deprem çocuklarımıza dayanıklılık eğitimi vermek için bir fırsattır hatta fırsat eğitimi diyoruz bu durumlara. Çocukla hayatın hep konfor alanını değil, hayatın sorumluluklarını ve zorluklarını da paylaşmak gerekiyor." açıklamasında bulundu.
Çocuğa özellikle ölümle ilgili bilgiler verirken yaş grubuna uygun olmayan bilgiler vermekten kaçınılması gerektiğini belirten Tarhan, "Çocuklara yaş grubuna uygun olmayan şeyler söylememek, çocuğu korkutucu, dehşete düşürücü hikayelerle anlatmamak gerekiyor. Tek doğru yoktur. Çocuğun alt yapısına ve seviyesine göre değişir. Çocuğu karşımıza alıp konuşmak şeklinde değil de yol arkadaşı gibi sohbet eder gibi konuşmak gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Tarhan, bu dönemde özellikle depremle ilgili haberlerin ve gelişmelerin takibi sırasında da mutlaka süre sınırlandırılması yapılması gerektiğini açıkladı.
Tarhan, "Haberleri hiç seyretmemek değil de günde belli bir süre belirlenerek ona göre takip edilmesi sağlanmalıdır. Depremle ilgili haberleri yarım saat izleyeceğiz gibi bir anlaşma yapıp seyretmeliyiz. Çocuk okul öncesiyse deprem haberlerini tek başına seyretmemeli, deprem haberlerini ebeveyn gözetiminde seyretmelidir. Çocuk tek başına olursa anlamlandıramayabilir, ağlayanları ya da göçük altında kalanları gördükçe çocuk güvende değilim duygusuna kapılır." değerlendirmesinde bulundu.
Yakınlarını kaybeden çocuğa yaklaşımın da doğru şekilde olması gerektiğini kaydeden Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kötü haberi vermenin bir usulü var. Bir yakını hasta olduğu zaman kötü haberi vermek gerektiğinde bile çocuğu zihinsel olarak hazırlamak gerekiyor. Çocuğa kötü bir haber verilecekse bir yakını vefat etmişse usulüne göre bilgi verilmelidir. Böyle durumlarda önce bununla ilgili konular açılır, ölüm nedir ne değildir diyerek çocuğu zihinsel olarak hazırlayarak sohbet içerisinde vermek gerekiyor onu. Böyle bir haber ansızın verilmemelidir."