Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim okullarındaki 20 milyonu aşkın öğrenci, bugün 2023-2024 eğitim öğretim yılını tamamlayıp karne alarak yaz tatiline giriyor.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özalp Ekinci, ailelerin çocuklarına doğru yaklaşabilmeleri için öncelikle karnenin öğrenim hayatındaki yerini doğru anlamaları gerektiğini belirtti.
Karnenin öğrenim hayatında bir araç olduğuna, asla amaç olarak görülmemesi gerektiğine dikkati çeken Ekinci, öğrenim hayatında temel hedefin çocuğun düzenli ve planlı çalışma alışkanlığını kazanması olduğunu, düzenli ve planlı çalışan çocukların uzun öğrenim hayatı sürecinde mutlaka başarıya ulaşacağını söyledi.
Ekinci, "İyi bir karne başarılı bir mesleki eğitimin garantisi olmadığı gibi, kötü bir karne de çocuğun tamamen başarısız olduğunu göstermez." ifadesini kullanarak, çocukların eğitim yılı içindeki temel öğrenim hedeflerini kavrayıp kavramadığının öğretmenlerince ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Bazı çocukların sınav teknikleriyle ilgili eksiklikler ve okul ortamına uyumsuzluk gibi sebeplerle başarısız karne getirdiğinin unutulmaması gerektiğine işaret eden Ekinci, ilköğretim dönemindeki çocukların öğretmenleriyle sıcak ve yakın ilişki geliştirip geliştirmediğinin belirlenmesinin önemini vurguladı.
Prof. Dr. Ekinci, ebeveynlere şu önerilerde bulundu:
"Karne günü aileler, aşırı duygusal tepkilerden kaçınmalıdır. Başarısız karne getiren çocuklara eleştirel, kırıcı ve kişiliği zedeleyici ifadeler kullanılmamalıdır. Aynı şekilde başarılı çocuklar için de aşırı övgüler ve büyük ödüllerden kaçınılmalıdır. Ailenin kontrollü ve aşırıya kaçmayan tavırları, çocuğun da karnenin öğrenim hayatında bir araç olduğunu kavramasına faydalı olacaktır. Başarısız karne getiren çocuklara aileler, öncelikle gelecek için umut vermelidir. Çocuklar da başarısız olduklarının farkındadır ve zaten bildikleri yetersizliklerinin yerine, ailelerinin onlara inandığını duymaya ihtiyaçları vardır. Karne günü çocuğa kullanılacak 'Önümüzdeki dönemde daha iyi bir karne getireceğine inanıyoruz.', 'Düzenli ve planlı çalışırsan, çok daha başarılı olacağını biliyoruz.' şeklinde ifadeler yerinde olacaktır."
"AİLELER ÇOCUKLARINI KARDEŞLERİ VE SINIFLARINDAKİ BAŞARILI ÇOCUKLARLA KIYASLAMAMALIDIR"
Ailelerin çocuklarıyla ilgili rekabetinin çocukların öğrenim hedeflerinin önüne geçtiğini kaydeden Ekinci, bu yaklaşımın hem aileler hem de çocuklar için bitmek tükenmek bilmeyen bir yarışa dönüştüğünü ve çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz etkilediğini söyledi. Ekinci, "Temel bir kural olarak, aileler çocuklarını kardeşleri, sınıflarındaki başarılı çocuklar ve akrabalarıyla kıyaslamamalıdır. Her çocuk için hedefin kendi öğrenim başarısını artırmak ve istediği mesleki eğitime ulaşmak olduğu unutulmamalıdır." dedi.
Prof. Dr. Ekinci, çocukluk çağında görülen bazı ruhsal bozuklukların, çocuğun kapasitesinin altında kalmasına yol açabildiğine işaret etti.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve öğrenme bozukluğunun sık olarak rastlanan ve akademik başarıyı olumsuz etkileyen iki ruhsal bozukluk olduğunu aktaran Ekinci, şöyle konuştu:
"Derslerden çabuk sıkılan, unutkanlık yaşayan, sınavlarda basit hatalar nedeniyle kapasitelerinin altında kalan, ders ortamında çok hareketli olan ve sabırsız çocuklar mutlaka çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına başvurarak, DEHB açısından incelenmelidir. Yine okuma yazmada ya da temel matematik kavramlarını anlamada belirgin zorluğu olan çocuklar, çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına başvurmalı ve öğrenme bozukluğu açısından değerlendirilmelidir. Ruhsal bozuklukların doğru teşhisi ve etkin tedavi edilmesi, çocuğun başarısını belirgin olarak artıracaktır."
Ailelerin, çocuklarının akademik başarıya çok değil planlı çalışarak ulaşılabileceğini unutmaması gerektiğinin altını çizen Ekinci, öğrenmek için çalışmanın yanı sıra dinlenmenin gerekli olduğunu, çocukların dersler dışında mutlaka spor ve sanat gibi hobiler edinmeleri ve arkadaşlarıyla sosyal zaman geçirmeleri gerektiğini ifade etti.
"KARNE ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ DOĞRUDAN ETKİLEYEBİLİR"
Çocuk ve Ergen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür de karnedeki notların çocuğun tüm potansiyelini ya da değerini yansıtmadığını göz önünde bulundurmanın önemini dile getirdi.
Çocuğun kendilik değerini karne notlarıyla ölçümlemesi ve çaba göstermeye devam edebilmesi için çocuğa yaklaşımda çabaya vurgu yapmak, destekleyici ve yapıcı yorumlarda bulunmak gerektiğini anlatan Ergür, ailenin karne karşısında sergilediği tutum ne kadar yapıcı ve destekleyici olursa, çocuğun sağlıklı bir öğrenme süreci yaşamasına o kadar katkıda bulunacağını belirtti.
Ergür, karnenin çocukların öz güvenini doğrudan etkileyebileceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Başarılı bir karne alan çocuğun öz güveninin yükseleceği gibi daha düşük notların olduğu bir karne alan çocuğun öz güveni olumsuz etkilenebilir. Başarı ve yeteneklerini fark eden ve içselleştiren çocuğun kendine inancı güçlendikçe gelecekteki hedeflerine ulaşmak adına daha cesur adımlar atması da kolaylaşır. Diğer tarafta düşük notları olan çocuğun ise kendisini yetersiz hissederek öz güvenini ve öğrenme motivasyonunu kaybedebileceğini söyleyebiliriz. Bu sebeple çocukların öz güvenlerini korumaları ve geliştirebilmeleri için akademik performanslarına dair verilen geribildirimlere özen göstermek gerekir."
"KARNESİNDE DÜŞÜK NOTLARI OLAN ÇOCUĞA SAKİN VE ANLAYIŞLI BİR TUTUMLA YAKLAŞMAK GEREKİR"
Karnesinde zayıf notlar bulunan çocuğa yaklaşımda dikkatli olmanın önemini vurgulayan Ergür, "Zira çocuk sahip olduğu potansiyele dair kuşku duyarsa çaba sarf etmez ve ilerleyen dönemde de başarıya ulaşması imkansız hale gelir. Bu sebeple karnesinde düşük notları olan çocuğa karşı sakin ve anlayışlı bir tutumla yaklaşmak gerekir." ifadelerini kullandı.
Ergür, sakin ve eleştirel olmayan bir dil kullanarak karne notlarının nedenlerini anlamaya çalışmanın, çocukla konuşarak hangi konularda ve neden zorlandığını belirlemenin ve birlikte çözüm yolları aramanın faydalı olacağını söyledi.
Karnesi çok iyi olan çocuğa yaklaşımda da dikkatli davranmak gerektiğini belirten Ergür, "Başarıya gereğinden fazla anlam yüklenmesi ya da her zaman en iyi performansı sergilemesi gerekliliği gibi aşırı baskı yaratan tutumlardan kaçınmak gerekir. Bu gibi tutumlar çocuğun kendilik değerini yalnızca başarı ile ilişkilendirmesi ya da yoğun stres ve kaygı yaşaması gibi sorunlara yol açabilir. Çocuğun başarısını ve çabasını dengeli, yapıcı, destekleyici ve motive edici bir yaklaşımla karşılamak gerekir. Doğru ve dengeli bir tutumla başarılarının takdir edilmesi, çocuğun aşırı baskı hissetmeden motivasyonunun sürmesine destek sağlayabilir." diye konuştu.
Ergür, karne sonrası çocuğunu ödüllendirmek isteyen ailelere de şu önerilerde bulundu:
"Ödüllendirmede maddi ödüller yerine çocuğun ilgi alanına yönelik, motive edici, paylaşımı destekleyici ödüller tercih edilmelidir. Çocukların başarılarını takdir etmek motivasyonlarını güçlendirir. Bu sebeple ödüllendirmeyle çocuklar hem takdir edilmeyi deneyimler hem de motivasyonları desteklenir. Ödüle karar verirken çocuğun fikrini almak ve ödülün amacını vurgulamak uygun bir yaklaşım olacaktır. Ödül, çocuğun yaşına ve ilgi alanına uygun seçilmelidir. Örneğin kitaplar, etkinlikler, hobilerine yönelik malzemeler, birlikte geçirilebilecek özel zamanlar, görülmek istenen bir yere seyahat gibi maddi ödüllerin dışında ödül belirlemek daha sağlıklı olacaktır."