Gündelik hayatımızda hepimiz bazı kararlar veriyoruz. Kimimiz öğle yemeğinde ne yiyeceğimize dakikalarca karar veremezken, bazılarımız çok hızlı ve doğru olmayan kararlar verdiğimiz için kendimize kızıyoruz. Karar vermedeki farklılıklarımız çocukluktaki yaşantımızla çok ilişkili.
Çocuklukta karar verme becerilerinin gelişimini desteklemek konusunu çok da önemsemezken, yetişkinler olarak etrafımızdaki ergenlerin ne giyecekleri, ne yiyecekleri, kiminle arkadaş olacakları gibi konularda doğru ve kendilerine zarar vermeyecek kararlar vermelerini her şeyden çok istiyoruz. Ancak erken çocukluk döneminden itibaren hiçbir konuda karar verme sürecine katılmamış olan ergenler, zaman zaman beklemediğimiz kararlar alıyorlar ve aldıkları kararlar yüzünden onlar için kaygılanıyoruz. Oysa çok erken yaşlarda, yaşlarına ve gelişimsel düzeylerine uygun karar verme fırsatları yaratırsak bizi kaygılandıran yaşlara geldiklerinde; kendini tanıyan, isteklerinin ve ihtiyaçlarının farkında olan bireyler olma olasılıkları yükseliyor.
Karar verme becerilerinin gelişimi sanıldığının aksine çok erken yaşlarda başlıyor; ancak aile içinde uygun fırsatlar yaratıldığında…
ÇOCUKLAR KENDİLERİNE YA DA AİLELERİNE İLİŞKİN KARAR VERME SÜREÇLERİNE NEDEN KATILMALI?
Karar verme süreçlerine katılan çocuklar her şeyden önce kendi istek ve ihtiyaçlarının farkında olmaya başlıyor. Örneğin, kendisine sunulan peynirli ve reçelli sandviçler arasından birini seçen 14 aylık bir çocuk kendi damak tadının farkında olma ve beslenmesine ilişkin inisiyatif alma şansına sahip oluyor.
Ancak bu aşamada iki önemli noktaya dikkat etmek gerekiyor:
Çocuklara karar vermeleri için uygun seçenekler sunmak: Karar verme inisiyatifini çocuğa bırakmak önemli olsa da uygun seçenekleri sunmak yetişkinlerin sorumluluğunda. Kahvaltı sofrasında çocuğunuzun yemesinde sakınca görmediğiniz yiyecekler bulundurmak, sağlıklı yiyecekler tüketmek konusunda doğru bir karar almasını garanti altına alabilir.
Kararlarının sorumluluğunu almak: Çocukların sürekli kararlar alan ve daha sonuçlarını görmeden karar değiştiren bireyler olmalarını istemiyorsak, sorumluluk almalarını da sağlamak zorundayız. Hangi sandviçi yiyeceğine karar veren ya da ne kadar makarna yemek istediğine karar veren çocuk sandviçi ya da yemeğini bitirme sorumluluğunu da almalıdır.
Karar verme süreçlerine katılım aynı zamanda bu sürecin öznesi olan ve kararına saygı duyulan çocuğun özgüvenine ve saygısına katkı sağlıyor. Böylece çocuk, yetişkinlerin kendisi için karar verdiği bir ortamda değil, kendisinin de her anlamda var olduğu bir ortamda büyüme olanağı buluyor.
PEKİ ÖZGÜVEN NASIL OLUŞUR?
Koşulsuz kabul ve sevgi: Çocuğun başarı veya başarısızlığına, hatalarına veya doğrularına, kısacası hiçbir karşılık vermeden ve koşullara bağlı olmadan verilen sevgi koşulsuz sevgidir. Çocuğu yalnızca çocuğunuz olduğu için sevmek, onun biricikliğini kabul etmek, mizacına ve kararlarına saygı duymak, ona kızgın olduğunuz zamanlarda dahi sevdiğinizi hissettirmek özgüvenin temel taşıdır.
İhtiyaçların karşılanması: Yeni doğan bir bebeğin veya daha büyük bir çocuğun fiziksel veya duygusal bir ihtiyacı olduğunda, bu ihtiyacın ebeveynleri tarafından zamanında karşılanması çok önemlidir. Örneğin, gece korkuları olan ve ağlayarak uyanan bir çocuğun ağladığı anda ona temas etmeniz ve yanında olmanız gerekir. Aksi takdirde çocuk kendini güvende hissetmez.
İlgi alanları: Çocuğunuzu ilgi alanlarına ve isteklerine göre bir hobi veya aktiviteye yönlendirin. Basketbol, yüzme, tenis veya enstrüman çalmak bunlara örnektir. Çocuk hangisini seçeceğine kendisi karar vermelidir.
Kıyaslamalardan kaçınmak: Her çocuk biriciktir. Çocuklarınızı kardeşler, kuzenler veya akranlarla kıyaslamak çocuğun benlik saygısına zarar verir. Olumlu da olsa kıyaslama yapılmamalıdır.
Olumlu yönleri vurgulamak, pozitif geribildirim: Düşünceleriyle, kişilik özellikleriyle ve davranışlarıyla eleştirilen çocuk, kendini değersiz ve başarısız hisseder. Bu nedenle çocuğun olumlu davranışlarını pekiştirmek önemlidir. Fakat bu geri bildirimleri abartmadan ve doğru zamanda yapmak gerekir. Çocuğun her davranışında geribildirim vermek gereksizdir. Olumlu geribildirim verirken dikkat edilmesi gereken nokta kişilik özelliklerinden çok davranışa ve çabaya yönelik olmasıdır. Örneğin, sınavdan iyi not alan çocuğunuza "Sen çok zekisin." demek yerine "Çok düzenli çalıştın ve çok çaba sarf ettin, seni tebrik ediyorum." demek daha doğrudur. Olumsuz geribildirim ise davranışa yönelik olmalıdır. "Çok sorumsuzsun." demek yerine "Odanı toplamadığın zamanlarda çok yoruluyorum ve beni dinlemediğin için sana kızıyorum." demek daha doğrudur.
Karar almasına müsaade etmek: Burada bahsedilen şey çocuğa sınırsız karar hakkı sunmak değildir, bu çocuğa iyi gelmez. Ancak çocuk yaşına uygun durumlarda karar almalıdır. Bu yöntemi kolaylaştırmanın en kısa yolu çocuğa seçenek sunmaktır. "Kahvaltıda tost mu yemek istersin yoksa yumurta mı?", "Ödevlerini saat üçte mi yapmak istersin yoksa yedide mi?" gibi seçenekler sunarak çocuğun uygun kararları verirken seçenekler arasından seçim yapması önemlidir. Hoşunuza gitmese de kıyafetlerini veya oyuncaklarını çocuklar kendileri seçmelidir.
Sorumluluk verdiğinizde çocuğunuza güvenin. Örneğin çocuğunuz yerleri süpürdükten sonra onun ardından siz tekrar süpürürseniz bir daha yardım teklif etmeyebilir ve kendini beceriksiz hissedebilir.
Ailecek yapılacak bir etkinliğe çocuğun karar vermesi de çocuğun benlik saygısına katkı sağlar.
Çocuğunuza zaman ayırın: O anda müsait olmasanız bile, ona ne zaman müsait olduğunuzu söyleyin ve çocuğunuza zaman ayırın. Ona odaklanın ve onunla ilgilenin. Vakit geçirirken bundan ne kadar keyif aldığınızı söyleyebilirsiniz.
Sorunlarını tek başına çözmesine destek olmak: Çocuğunuz yalnızca sizden yardım talep ettiğinde ve istediği ölçüde destek olun. İstemediği zamanlarda ona yardım etmek çocuğun kendisini başarısız ve yetersiz hissetmesine yol açar. "Denemeye başla, ihtiyacın olduğunda burada olacağım." tutumu en doğrusudur. Fazla korumacı tutum sergileyen aileler, çocuklarının özgüvenli olmasına olanak sağlamazlar. Çevrenizi düşündüğünüzde bu çocukları net olarak fark edersiniz. Çocuğun yapabileceği şeyleri ebeveyn üstlenmemelidir. Çocuğa sorumluluk verilmelidir. Çocuklar düşündüğümüz kadar hassas değillerdir, şans verildiğinde ve uygun ortam sağladığında sorunlarıyla baş edebilirler. Üstelik fazla koruyucu tutum bir süre sonra anne babayı da yorar. Çocuk büyüdükçe basit kararları bile tek başına veremez, ayrılık kaygısı yaşar ve baş etme mekanizması gelişmediğinden yetişkinlik döneminde yaşadığı sorunları çözemez.
İhtiyaç duyduğunda ulaşılabilir olmak: Özgüvenli çocuklar kendilerini ifade edebilirler. Zor duygular içinde olan, bir şeyi öğrenmek isteyen çocuk büyüklerinden yardım alabilmelidir. Bu da ancak duygularına saygı duyulan, koşulsuz kabul edilen çocuklarda mümkündür. Bunu sağlamak için çocuğunuzu dinlemeli, anlamaya çalışmalı, adil davranmalı, yargılamamalı, dürüst olduğunda cezalar verilmemelidir. Çocuğunuz sizden yardım istediğinizde ona neşeyle ve ilgiyle karşılık verin. Aksi takdirde çocuk size rahatsızlık verdiğini hissedebilir.