Toplum arasında keto diyet olarak da bilinen ketojenik diyet, epilepsi, alzheimer, diyabet ve kanser gibi hastalıklara karşı faydalarının yanı sıra kilo vermeye de yardımcı olduğu görülmüştür. Peki ketojenik diyet uygularken nelere dikkat etmeliyiz? Hangi besinler bu diyette tüketilebilir? Uzm. Dyt. Emel Unutmaz Duman, ketojenik diyetin nasıl ortaya çıktığından bahsederek, merak edilenleri tek tek açıkladı.
KETOJENİK DİYET NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Son yıllarda ülkemizde zayıflamada kullanılmasıyla birlikte adından sıkça söz ettirmesine rağmen, aslında çok eski bir diyet. Ketojenik diyet 1920'li yıllarda epilepsi hastalığının tedavisi amacıyla ilk kez kullanılmıştır. Açlığın nöbetleri hafiflettiği gözlendikten sonra aynı durumun metabolizma üzerine etkileri araştırılmak üzere zayıflama diyeti şeklinde tasarlanmıştır. 1950 li yıllarda antiepileptik ilaçların tanıtılmasıyla diyetin uygulanma sıklığı azalmış, fakat zayıflamaya olan etkisi ile son zamanlarda tekrar popüler hale gelmiştir.
KETOJENİK DİYET NERELERDE KULLANILIYOR?
Günümüzde de akne, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser, polikistik over gibi problemlerde olumlu etkileri olduğu görüldü. Son yıllarda da popüler olarak zayıflamak için uygulanıyor.
KETOJENİK DİYET NEDİR?
Ketojenik diyet, düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren bir diyettir. Sağlıklı beslenme önerilerine bakıldığında günlük olarak almamız gereken kalorinin %50-60'ını karbonhidratlar karşılamalıdır. Ketojenik diyette ise karbonhidrat miktarı 40-50 gramdan başlayıp 10-20 gramlara kadar düşebilmektedir. Bu miktar kişiden kişiye değişir. Bunu sağlayabilmek için, şeker, şekerli hazır içecekler, paketli işlenmiş gıdalar, baklagiller, makarna, pilav, patates, meyve gibi karbonhidrat içeren besinler diyette yer almaz.
VÜCUT NASIL KETOJENİK SÜRECE GEÇER?
Ketozis, doğal metabolik bir durumdur ve vücudun yağ hücrelerinden keton cisimcikleri dediğimiz bileşikleri oluşturup bunların karbonhidrat yerine enerji için kullanmasına denir.
Vücudumuzun ilk enerji kaynağı karbonhidratlardır. Eğer günlük olarak aldığımız karbonhidrat miktarını sınırlarsak ( 50 g/gün altı) enerji kaynağı olarak yağlar kullanılmaya başlar. Bu noktada ketozis devreye girer. Bu uzun bir süreçtir, kaçamak yapmamak gerekir. Ketozise girme süresi 3-7 gün gibi değişebilir. Ağız ve idrardaki aseton kokusundan ketozise girildiği anlaşılabilir. Bunu test etmek için eczanelerdeki striplerden yardım alınabilir.
KETOJENİK DİYET NEDEN BU KADAR POPÜLER?
İnsanların bu diyeti sevmesinin sebebi açlık hissinin kalmaması ve ağırlıklı olarak yağdan olmak üzere kilo kaybının daha hızlı olması. Popüler olma nedenleri bunlar diyebiliriz. Ayrıca şekeri ve insülin değerlerinde de düşüş görülür.
HANGİ BESİNLER BU DİYETTE TÜKETİLEBİLİR?
Nişastalı olmayan sebzeler tüketilmelidir. Bazı düşük karbonhidratlı sebzeler; kuşkonmaz, avokado, brokoli, lahana, karnabahar, salatalık, taze fasulye, patlıcan, lahana, marul, zeytin, biber, ıspanak, domates, kabak…
Birçok çeşidi bulunan peynir, düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeriği bakımından ketojenik diyet için çok uygundur. Ketojenik diyette kullanılabilecek peynirler; rokfor, kamambert peyniri, çedar, süzme peynir, krem peynir, beyaz peynir, keçi peyniri, hellim, mozarella, dil peyniri, mascarpone, parmesan peynir...
Avokado içerdiği karbonhidrat ve yağ bakımından ketojenik diyet için çok uygundur. 100 gr avokadoda 3,5 gr karbonhidrat bulunmaktadır.
Ketojenik diyetin temelini et ve kümes hayvanları oluşturur. Et ve kümes hayvanları karbonhidrat içermez ve protein içerikleri sayesinde kas kütlesini korumaya yardımcı olur.
Yumurtalar ketojenik diyet kahvaltılarının vazgeçilmezidir. 1 adet yumurta 1 gramdan daha az karbonhidrat içerdiğinden ketojenik diyetlerde rahatlıkla tüketilebilir.
Sade yoğurt, kullanılan miktar kontrol edildiği sürece ketojenik diyette çok faydalıdır. 100 gr yoğurtta 4 gr karbonhidrat bulunuyor.
Zeytinyağı ve fındık, badem gibi yağlı tohumlar ketojenik diyette kullanılabilecek sağlıklı atıştırmalıklardır. Ayrıca zeytin de ketojenik diyet kahvaltılarının önemli bir bileşenidir.
HANGİ İÇECEKLER İÇİLEBİLİR?
Çay ve kahve şekersiz ve sütsüz olduğu sürece diyette serbest. Sade maden suyu, bitki çayları (meyveler değil ) da serbest. Aslında lıght içecekler de serbest grupta geçebiliyor ama ben önermiyorum.
KİMLER KETOJENİK DİYET YAPMAMALI?
Pankreatit, karaciğer yetmezliği, böbrek hastalığı veya diğer yağ metabolizması bozuklukları olanlar, diyabetik ketoasidoz teşhisi konmuş diyabetik hastalar, kısıtlayıcı bir diyet olduğundan çocuklar ve hamile veya emziren kadınlar da doktorları tarafından aksi belirtilmedikçe ketojenik diyetten kaçınmalıdır.
Ayrıca, şiddetli gastroözefajial reflü ve inceleme sürecindeki hipoglisemi durumlarında kesinlikle uygulanmamalıdır.
KETOJENİK DİYET YAPARKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Diyet sırasında protein alımına dikkat edilmelidir. Karbonhidrat içermediği için fazla miktarda tüketmek vücut için yorucu olabilir. Ketojenik diyetin en verimli şekilde çalışabilmesi için orta düzeyde protein alınmalıdır. Protein alımınızı kontrol altında tutmalısınız.
Diyetinize yağ eklemekten çekinmemelisiniz. Günlük alınan kalorinin %60-70 kadarını yağdan karşılamanız gerekmektedir. Ancak bu yağın doğru kaynaklardan olmasına (özellikle zeytinyağı) ve ısıl işlemlerle yanmamasına dikkat edilmelidir.
Normalden daha fazla su tüketmelisiniz. Kilogram başına 35 – 40 ml su olmalı.
KETOJENİK DİYET YAPARKEN YAN ETKİLER OLUR MU?
Vücudunuz karbonhidrat depolarını tüketip bu yeme düzeninin başlangıcında yakıt olarak keton ve yağ kullanmaya başladıkça, grip benzeri semptomlar yaşayabilirsiniz. Bunlar baş ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk, mide bulantısı ve kabızlığı içerir.
Su ve elektrolit dengesinde bozulmalara neden olabilir. Kalsiyum atımını hızlandırır, kemik yoğunluğunu azaltarak osteoporozise neden olabilir. Hiperürisemi ve guta benzer belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Yüksek yağlı ketojenik diyetler, doymuş yağ asitleri ve kolesterol yönünden zengin olduklarından, kalp damar hastalıkları riskini artırır.
Keto diyetinde çok sayıda hayvansal gıda yemek, daha asidik idrar ve daha yüksek böbrek taşı riskine yol açabilir. Bu asidik durum, kronik böbrek hastalığının ilerlemesini de kötüleştirebilir. Ketonu bozmuyor düşüncesi ile gereğinden fazla et tüketilmemelidir.
Karbonhidrat kısıtlamaları nedeniyle, keto diyeti genellikle lif bakımından düşüktür. Bu, kabızlığı ve bağırsak sağlığı üzerinde olumsuz etkileri tetikleyebilir. Bu nedenle sebze tüketimine dikkat edilmelidir. Gerekirse dışarıdan posa desteği alınabilir. Ve su tüketimi ile egzersiz bu noktada da çok önemli
Düşük karbonhidrat diyetlerinin diyabetli kişilerde kan şekeri kontrolünü iyileştirdiği gösterilmiş olsa da, özellikle tip 1 diyabetiniz varsa, düşük kan şekeri riski riskinizi de artırabilir. Mutlaka doktor ve diyetisyeninizin kontrolünde olmalısınız.
Lipit düzeylerinde artış: serum kolesterol ve trigliserit düzeylerinde artış sıkça rastlanır. Bu durum kardiyovasküler sağlk açısından sorun yaratabilir. Tüketilen besin miktarları size göre planlanmalıdır.
Aşırı miktarda keton: Verilen diyetin yanlış uygulanması ve yüksek oranda yağ tüketilmesi sonucu ortaya çıkar. Diyetin nasıl uygulandığının dikkatle kontrol edilmesi gerekir.
Bulantı, kusma, ishal görülebilir.
Besinin reddedilmesi: Yemek seçimlerinin beğenilmemesi neden olabilir. Alternatif yemek fikirleri sunulmalıdır.
Reflünün şiddetlenmesi: Mide boşalması gecikir. Daha az ve sık beslenme uygulanmalıdır.
Böbrek taşı: Yetersiz sıvı alımı neden olabilir. Diyete başlamadan önce gerekli testler yapılmalıdır. Doktorunuza başvurunuz.
KETOJENİK DİYETTE VİTAMİN VE MİNERAL DESTEKLERİ KULLANILMALI MI?
Diyet tam bir vitamin ve mineral desteği gerektirmektedir. Fakat preparatlar kesinlikle karbonhidrat içermemelidir. Bu konuda diyetisyeninizden yardım alınız.
Son olarak ketojenik diyetin uygulaması zor olabilir, fakat bu alanda iyi olan bir diyetisyen desteğiyle kilo kaybı açısından faydalı olabilir. Yapılma süresi, şekli vb. her konu size özel olduğu için mutlaka uzman eşliğinde yapılmalıdır.