Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sibel Ertek Yalçın, şeker hastalarının mutlaka bilmeleri gerekenleri ve konu hakkında merak edilenleri tüm ayrıntılarıyla anlattı.
Şeker hastalığı (diyabet), pankreastan salgılanan "insülin" hormonunun yeterli miktarlarda salgılanamaması veya insüline direnç gelişmesi sonucu ortaya çıkar.
İnsülin, yemek sonrası barsaklardan emilerek kana geçen şekerin (glukoz) hücrelere girmesi için gerekli olan hormondur. Yağ dokusundaki artış (obezite), insülin direncine neden olarak diyabet riskini artırır.
Tip 1 diyabette pankreastan insülin salgılanmaz, bu nedenle tedavisinde insülin salgılatıcı tabletler kullanılmaz, insülin iğnesi kullanılması gerekir.
Tip 1 diyabet genellikle çocuklukta veya erken gençlikte ortaya çıkar.
Tip 2 diyabet hastalarında insülin direnci ve yetersizliği vardır. Bu hastaların çoğunun ailesinde ve yakın akrabalarında da şeker hastalığı bulunur. Tip 2 diyabet hastalarının çoğu fazla kiloludur.
Ailesinde tip 2 diyabet hastası olanlar kilo kontrolü, uygun diyet ve düzenli sporla kendilerinde şeker hastalığı gelişmesini önleyebilir veya geciktirebilirler. Tip 2 diyabet çoğu kez önlenebilir bir hastalıktır.
Kan şekerinin sürekli yüksek seyretmesi kalp ve beyin damarlarında, gözde, böbreklerde ve sinir uçlarında hasara yol açar. Şeker ilaçları veya insülin damarlara, karaciğere, böbrek veya göze zarar vermez, bu organları korur. Organlarda hasar yapan yüksek şeker düzeyleridir.
Şeker hastalarında en sık damar hastalıkları görülür. Diyabetik kişilerin tansiyon ve kolesterol değerlerinin şekeri olmayanlardan daha sıkı kontrolü gerekir çünkü diyabette damar sertliği ve tıkanıklığına bağlı kalp krizi ve felç riski 2 ila 4 kat yüksektir. Diyabetle beraber yüksek tansiyon, yüksek kolesterol düzeylerinin de olması ve sigara kullanımı ile bu risk daha katlanarak artar.
Gebelikte şeker hastalığı gelişenlerin gebelik sonrasında da tip 2 diyabet olma ihtimali nedeniyle takip edilmeleri gerekir.
Teknolojideki son gelişmeler, gelecek yıllar içinde insülinin iğne şeklinde kullanımı dışında yeni yöntemlerin uygulanabileceğini göstermektedir.
Kan şekerinin açlıkta 100 mg/dL'nin üzerinde veya yemekten 2 saat sonra (toklukta) 140 mg/dL'nin üzerinde olması "prediyabet" olarak adlandırılır ve "şeker hastalığına yatkınlık" olarak bilinir. Bu hastaların şeker hastalığını önlemek üzere alabilecekleri önlemler için doktora başvurması gerekir.
Açlıkta kan şekerinin 126 mg/dL'nın üstü ve yemekten 2 saat sonra (toklukta) 200 mg/dL'nin üstündeyse şeker hastalığı (diyabet) tanısı konur. "Tokluk" şeker ölçümü yerine "75 g şekerli su testi" ile bakılması daha hassas bir yöntemdir, "gizli şeker" hastalığının da tanınabilmesini sağlar.