Enstitü Sosyalin yeni araştırması "Dijital Çağda Ailenin Dönüşümü: Yeni Nesil Bağlar ve Dinamikler", dijitalleşmenin aile içi dinamiklere olan etkisini inceliyor. Araştırmanın bulguları, 30 Mayıs'ta Enstitüde gerçekleşen tanıtım programında ele alındı.
Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü İpek Coşkun Armağan tanıtım programında, "Teknolojiyle kurduğumuz ilişkiyi ve onun neticesi olan sosyal değişimi anlaşılır, görünür ve yönetilebilir kılmak için dijital araçların kullanımına yönelik bir sorgulamaya girmemiz gerektiği açık," diyerek "ailelerin şimdiye kadar benzeri yaşanmamış bir nesiller arası iletişim, bilinç ve tutum farklılığıyla yüzleştiğine" dikkat çekti. "Ebeveynlerin çocukluk çağlarında mevcut dijital araçların ve onlara erişim imkânlarının bu denli yaygın olmadığı için kendi çocuklarına da iyi bir dijital arabuluculuk, rehberlik ve destek sağlayamadıkları"na değinen Armağan, araştırmanın amaçlarından birinin de konuya ilişkin kamu politikalarına yönelik öneriler geliştirmek olduğunu belirtti.
Enstitü Sosyal Toplum Araştırmaları Koordinatörü Selçuk Aydın da araştırma ile özellikle ebeveyn ve çocuklar arasındaki dijitalleşme deneyimlerini anlamayı, farklılaşan ve ortaklaşan dinamikleri analiz etmeyi amaçladıklarını belirtti ve saha çalışmasında farklı demografik özelliklere sahip aileleri evlerinde dinleyip gözlemlediklerini ve araştırmanın boylamsal olarak planlandığını ve iki yılda bir tekrarlanacağını ifade etti. Aydın, araştırmada 13-25 yaş arasındaki çocuklar ve anne babalarıyla eş zamanlı görüşüldüğünü, araştırma kapsamında ayrıca farklı meslek gruplarından uzmanların katıldığı bir yuvarlak masa toplantısı ve çalıştay düzenlendiğini aktardı.
DİJİTALLEŞME, EBEVEYN OTORİTESİNİ TEHDİT EDİYOR
Araştırmanın yürütücülerinden sosyolog Nursen Tekgöz, bulguları ele alırken jenerasyonlar arasındaki dijital yetkinlik, iletişim ve tutum farklılıklarına dikkat çekerek, ailenin değer ve normlarının, işlevlerinin ve işleyiş biçiminin radikal bir dönüşüme uğradığını ifade etti. Bununla birlikte Tekgöz araştırmanın en dikkat çekici bulgusunun aile kurumunun hâlâ kendini muhafaza eden bir yapı olmayı sürdürmesi olduğunu belirtti. Ailenin bir yandan yeni roller, sorumluluklar ve gerilimlerle mücadele alanına dönüştüğüne işaret eden Tekgöz diğer yandan da aile üyelerinin "birlikte olabilmenin önemi"ne ilişkin farkındalıklarını hâlâ koruduklarını gözlemlediklerini belirtti.
EKRAN BAĞIMLILIĞI, BİR EŞİTSİZLİĞİN ÜRÜNÜ MÜ?
Farklı sosyoekonomik seviyelerden ailelerle mülakatların yapıldığı "Dijital Çağda Ailenin Dönüşümü: Yeni Nesil Bağlar ve Dinamikler" araştırmasında, sosyoekonomik seviye düştükçe ve ebeveynlerin eğitim seviyesi azaldıkça, dijitalleşmenin risklerine dair farkındalığın da azaldığı gözlemlendiği belirtiliyor. Örneğin, sosyoekonomik seviye düştükçe günlük televizyon izleme süresi artıyor. Televizyon izlemek, aile ile yenilen bir yemekte veya akşam hep birlikte yapılan çay saatinde bir "eşlikçi"ye dönüşmüş durumda. Yani aile üyeleri yan yana olsalar dahi, birbirleri ile iletişimde değiller, ekran karşısındalar. Benzer şekilde, dijital kullanımlara odaklanıldığında da aile üyelerinin yemek masasında telefon kullanması veya yemek yerken video izlemesi dikkat çekiyor. Öte yandan pandemi sonrası eğitimde veya iş ortamında daha da sık kullanılır hale gelen teknolojik cihazlar da bir dijital eşitsizliği doğuruyor. Bu durum da sosyoekonomik seviyesi daha düşük aileler için bir dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor.
Raporun en çarpıcı bulgularından biri de ebeveynlerin, çocuklara göre sosyal medyada çok daha aktif olmaları. Çocukların dijital dünyadaki aktiflik biçiminin diziler ve çevrim içi oyunlar ekseninde olduğu, sosyal medyada da anonim bir kimlik ile var oldukları ve paylaşım yapmadıkları belirtiliyor. Raporda ele alınan bir diğer bulgu ise ebeveynlerin çocukları üzerinde etkili kontrol stratejileri uygulayamamaları ve ailelerin çocuklarının dijital kullanımları karşısında içerik denetimi yapmak yerine süre denetimi yapmaları.
Raporda, aile içi iletişim dinamiklerini negatif etkileyen bileşenlerin en aza indirilmesi için ebeveynlerin dijital dünyanın olumlu-olumsuz yönleriyle tanışması gerektiğine dikkat çekiliyor. Ailelerin dijital becerilerinin arttırılması ve aile içi iletişimin güçlendirilmesinin gerekliliği ele alınırken rapora göre ailelerde bunun iyi örneklerine rastlanıyor ve dijital becerileri gelişmiş ebeveynlerin çocuklarıyla aralarındaki gerilimlerin daha az olduğu tespit ediliyor. Bu ailelerde iletişim ve paylaşım dinamiklerinin daha yoğun olduğunu gözlemleniyor.