Ben çalışan bir anneyim. İş dışındaki tüm vaktimi kızıma ayırıyorum. Ancak ne kadar kaliteli zaman geçirmeye çalışsam da, son zamanlarda bunun kızıma pek yetmediğini fark ettim. Öyle ki, uyku saati geldiğinde bunu sürekli ötelemek için her türlü çabayı sarf ediyor. Tabii, bu çaba da beni deli ediyor. Her anne gibi zamanında uyuyup vücudunun dinlenmesini istiyorum. Ama onun ya karnı aç oluyor, yemek yapmamı istiyor, ya başka bir kitap daha okuyalım diyor ya da yeni bir bahane buluyor.
Benimle geçirdiği vaktin ona yetmediğini düşündüğüm için ara tatilde izin alarak, tüm günümü kızımla geçirdim. Sabah uzun kahvaltılarımız, ailece gezmelerimiz, oyun saatlerimiz hepsi tam onun istediği gibiydi. Mutluydu, aklına benimle oynayacağı bin bir türlü oyun geliyordu. Ama ben artık oyun oynamaktan sıkılmaya başladım. Bir oyundan diğerine, sonra bir başkası derken annesi değil de onun sadece oyun arkadaşı olmuştum. Bu onu mutlu etse de, ben yetişkin ruhumla bu kadar oyunu kaldıramadım açıkçası.
Zaman zaman oynadığımız oyunlarda, aklım ya mutfaktaki bulaşıkta ya çamaşırlar da ya da akşama ne pişirsem gibi düşüncelerdeydi. Tabii, Eylül bunu hemen anlıyor, "Anneee beni dinler misin?" diyordu. Tam olarak kendimi veremeden oynadığımız oyunlar onu tatmin etmiyor, evde yanında olmama rağmen mutlaka bir huzursuzluk çıkarıyordu. İşte asıl sorun da buradaydı. Onunla geçirilen kaliteli zaman cümlesinin sırrı, beden ve ruh olarak o anı çocuğumuzla yaşamaktaydı. Çocuklarımız, ancak bunu hissettiklerinde bir doyum alabiliyorlardı.
Bunu teknik olarak bilmek ile deneyimleyerek görmek çok farklı. Kızımın benden beklentisi aslında, tüm ruhumla yanında olup birlikte "anı yaşadığımız" anlardı. Şimdi tüm oyun saatlerimizi bu bakış açısı üzerine kurdum. İşten geldikten sonra, birlikte yemek yiyip, ödevlerin yapıldığı zaman dilimlerinden sonra, iş ve evdeki tüm sorumluluklarımı yerlerinde bırakıp kızımla sadece oynadığımız oyuna odaklanıyorum. Onun oyun oynarken anlattığı hikayeleri, okulda yaptıklarını, arkadaşları ile maceralarını her mimiğini kaçırmadan dinliyorum.
Her anlamda onunla olduğumu hissettiği o anların uzun ya da kısa olmasına takılmıyor. Ruhu doyuyor ve öyle huzurlu, bahaneler uydurmadan, kendiliğinden uykuya dalıyor ki şaşırıyorum. Naçizane tavsiyem, kendinizi çocuğunuzun rehberliğine bırakın. Onlar sorunları çözme konusunda bizden daha usta. Sizin ruhunuzu öyle güzel tamir edecekler ki, yaşamanın nasıl bir sanat olduğunu onlardan öğreneceksiniz. Yeter ki, izin verin gönüllü olun, farkında olun.