ABD Başkanı Donald Trump, göreve geldiği günden itibaren haksız rekabete neden olduğunu düşündüğü ticari anlaşmaların yanı sıra özellikle Çin'in kur politikalarına yönelik eleştirilerini birçok platformda dile getiriyordu. Trump yönetimi, siyasi, ticari ve teknolojik rekabet içerisinde olduğu ülkelere ek olarak Batılı müttefikleri ile ilişkilerinde de ticaret müzakerelerini bir mücadele yöntemi olarak benimserken, tarifeleri de bir koz olarak gördü. Trump'ın müzakerelerdeki en büyük kozu olan tarifeler, dış ticarette dezavantaja sahip olduğu düşünülen ülke ve ürünlere karşı hızlıca yürürlüğe konuldu. Bu minvalde dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında süregelen ticari anlaşmazlıkların kur savaşına dönme tehlikesi ve bunun diğer ülkelere sıçraması en büyük endişe kaynaklarından biri oldu.
Ticaret savaşından kur manipülasyonuna
Trump ve Jinping, Osaka'daki G20 Liderler Zirvesi'nde ticaret görüşmelerini yeniden başlatma konusunda uzlaşmış ve Trump da Çin ürünlerine uygulanacak ek gümrük vergilerini ertelediğini ifade etmişti. Anlaşılan, Washington-Pekin arasında geçen hafta sona eren 12. tur görüşmelerinden istediği sonucu alamayan Trump yönetimi, önümüzdeki ay itibarıyla Çin'den ithal edilen 300 milyar dolar değerindeki ürüne yüzde 10 gümrük vergisi uygulanacağını duyurdu. Bu karar karşısında sessiz kalmayan Pekin yönetimi ise misilleme olarak ABD'den tarım ürünleri alımını geçici olarak durduğunu açıklamakla kalmadı, ulusal para biriminin dolara karşı 2008'den itibaren ilk kez 7 seviyelerini aşmasına göz yumdu.
Yuanın dolar karşısındaki değer kaybına Trump'ın tepkisi sert olmuş, Çin'in para birimini adil olmayan bir şekilde ticaret avantajını sürdürmek için düşük tuttuğunu ileri sürmüştür. ABD Hazine Bakanlığı da Çin'in bu hamlesini döviz manipülatörlüğü şeklinde değerlendirerek Pekin'i suçlamıştır. Her ne kadar ABD Hazine Bakanı Steven Mnuichin'in Çin'in yuanın devalüasyonundan doğan haksız rekabet avantajını engellemek amacıyla IMF'ye başvurması söz konusu ise de, bu girişimin etkili olması pek mümkün değil.
Çiftçilerin isyanı, tüketicilerin memnuniyetsizliği
Trump'ın agresif ve tek taraflı adımlarına karşı Çin'in kur hamlesi, Çin'in ürünlerine uygulanan ek gümrük vergilerinin etkisini hafifleterek bu ürünlerin daha ucuz bir şekilde tüketicilere ulaşmasını sağlamayı hedefliyor. Yine de Çin'in artan sanayi, teknolojik ve finansal gücünden rahatsız olan Trump'ın kontrolsüz girişimleri Amerikalı üretici ve tüketicileri olumsuz etkiliyor. Uygulanması beklenen ek gümrük vergilerin elektronik cihazlardan ayakkabılara, oyuncaklardan tekstil ürünlerine kadar birçok ürünü kapsayacaktır. Örneğin, sadece ABD'deki oyuncak sektöründe Çin'den yapılan ithalatın payı yüzde 85 ve bu sektörün ülkeye ekonomik açıdan katkısının 110 milyar değerinde olduğu belirtiliyor. Benzer şekilde Çin'in bazı sektörlerdeki payına baktığımızda video oyun konsolları ve makinelerinde yüzde 98, LED ampullerde yüzde 94, taşınabilir otomatik veri işleme makinelerinde yüzde 94 olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla getirilen ek gümrük vergiler ABD'li perakendecileri ve tüketicileri doğrudan ve dolaylı olarak olumsuz etkileyecektir.
Öte taraftan, Trump'ın yumuşak karnı olarak görülen seçmen tabanını oluşturan çiftçilere karşı Pekin yönetimi de tarım ürünlerini koz olarak kullanıyor. Hatırlanacağı üzere Osaka Zirvesi'nde Trump, Jinping ile yaptığı görüşmede "… Çin ile birlikte müzakerelere devam etme kararı aldık. Çiftçilerimizin büyük fayda sağlayacağını düşünüyorum." sözleriyle çiftçilerin Çin'e yönelik uygulamalardan rahatsız olduğunu da bize işaret ediyordu. Bugün dünyanın en büyük tarımsal ürün ithalatçısı konumundaki Çin aynı zamanda ABD'nin en fazla tarımsal ürün ihraç ettiği müşterisi ve bu piyasayı kaybetme riskini de almış oluyor. Washington'ın izlediği korumacı politikalar kısa vadede Çin'in masaya daha zayıf bir şekilde gelmesini hedeflerken, ABD'li çiftçiler bu durumdan oldukça rahatsızlar. Üzerinde baskı hisseden Trump yönetimi, ek tarifelere başvurduğundan itibaren ülkesinde zarar gören çiftçilere 28 milyar dolar ticari kaynak ayırdı ancak bunun daha ne kadar sürdürülebileceği ve çiftçilerin buna ne kadar süre dayanacağı önemli bir soru işaretidir.
Ancak hepsinden öte ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının bir kur savaşına dönmesi ve zamana yayılarak uzaması küresel ekonomide büyük sorunlara yol açabilir. Nitekim bu sürecin daha da sertleşeceği beklenirken, dünyanın üretim üssü konumunda olan Çin'in olumsuz etkilenmesi başta ABD, Almanya ve Japonya gibi ülke menşeli çok uluslu şirketler olmak üzere tüm iç ve dış tedarik zincirinin karşılıklı zarar görmesine yol açabilir. Böylesi bir gelişme küresel resesyona da kapı aralamış olacaktır.