ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla 3 Ocak 2020'de Irak'ın başkenti Bağdat Havalimanı'nda bir saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve beraberindeki Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis ve örgütün başka üst düzey yetkilileri hayatını kaybetti. Süleymani ve yanındakilerin öldürülmesi bölgesel ve küresel güç dengeleri açısından yeni bir dönemi işaret ediyor. Bu anlamda ABD'nin şahin kanadının dış politikada etkin olduğu söylenebilir. Öte yandan saldırı İran'daki şahin kanadın siyasette daha etkin olmasına ve İran'ın nükleer enerji ve silah projesinin hızlanmasına yol açabilir. Nitekim İran nükleer anlaşmadaki taahhütlerine uymayacağını ve saldırıya misliyle karşılık vereceğini açıkladı. ABD'nin Süleymani hamlesi Trump'ın azil sürecinden bağımsız olmamakla birlikte aslında bir süredir Washington'ın İran ve Arap ayaklanmaları bağlamındaki bölge politikalarından tatmin olmayan Körfez'in arzu ettiği bir hamle olarak görülebilir. Körfez, Süleymani'nin öldürülmesini iki temel güvenlik meselesi üzerinden okudu. Bunlardan ilki İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kullanarak enerji güvenliğini tehdit etme ihtimali. İkincisi vekilleriyle veya asli unsurlarıyla Körfez'deki ABD üslerine ve dolaylı olarak rejimlere saldırı potansiyeli. Bu iki güvenlik kaygısı Körfez'in Süleymani'nin öldürülmesine yönelik tepkisini ve siyasetini şekillendirdi. Bu anlamda Körfez iki temel strateji belirledi.
İlk strateji saldırı sonrası İran'ın konvansiyonel saldırılarında hedefi olmamak için Körfez yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda görülüyor. Bu anlamda Körfez ülkeleri saldırı sonrası itidal çağrısında bulundu. Dahası Körfez ülkeleri saldırılarla bağlantısı olmadığını sıklıkla dile getirmekte. Örneğin Kuveytli askeri bir yetkili Twitter'da yaptığı açıklamada saldırının Kuveyt toprakları kullanılarak yapılmadığını açıklamıştır. Benzer şekilde Suudi Arabistanlı yetkililer ABD ile herhangi bir istihbari bilgi paylaşılmadığını, saldırı öncesi ABD'nin Suudi Arabistan'a danışmadığını belirtti. BAE Dışişlerinden Sorumlu Bakanı Enver Gargaş çatışma ve gerginlik yerine sağduyu ve itidal çağrısında bulundu. Katar da benzer bir tepki verdi. Katar dışişleri bakanı İran'a giderek mevkidaşı Cevat Zarif ile görüştü. Dolayısıyla İran'a karşı ABD'siz savunmasız olan Körfez Tahran'ın hedefi olmak istemiyor. İkinci strateji ise bölgesel ve küresel aktörlerin desteğini almak için yürütülen yoğun diplomasi trafiği.
Irak'taki olayların bölgedeki gerilimi ve terör eylemlerini artıracağını belirten Suudi Arabistan, İran'ın olası saldırılarından kaygı duyuyor. Bundan dolayı Kral Selman Irak Cumhurbaşkanı Barhem Salih ile telefonda görüşerek gerginliği yatıştırmak için tedbirlere ihtiyaç olduğunu vurguladı. Öte yandan Veliaht Prens bin Selman Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi ile görüşerek durumu sakinleştirmek ve gerginlikleri azaltmak için çaba gösterilmesine ihtiyaç duyduklarını belirtti. Benzer şekilde Suudiler ABD ile de yoğun diplomasi trafiği içerisinde. Bin Selman ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile telefonda görüşürken Savunma Bakanı Halid bin Selman Washington'a gitti. Önümüzdeki günlerde İngiltere'ye de gitmesi planlanıyor. Dolayısıyla Suudiler ABD ve İngiltere'nin olası İran saldırısındaki pozisyonlarını etkileme ve hesaplama amacında. Sonuç olarak Körfez, Süleymani'nin öldürülmesini stratejik bir akılla içten içe kutluyor. Bu anlamda Tahran'ın konvansiyonel saldırılarının hedefi olmak istemeyen Körfez suikasta yönelik temkinli bir sevinç içinde.