Türkiye-Katar arasındaki çok boyutlu ittifak son yıllarda daha fazla yoğunlaşmaktadır. Bu anlamda askeri-politik ve ekonomik ayakları olan bu ittifaka zarar verme adına Körfez'deki veliaht prensler ve İsrail birçok faaliyette bulunmaktadır. Bu anlamda mezkur aktörlerin Katar-Türkiye ittifakını baltalamak adına en az üç planı devreye soktukları söylenebilir.
Bunlardan ilki Türkiye'nin Suriye politikası üzerinden şekillenmektedir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye'nin Suriye politikası askeri unsurların daha fazla ön plana çıkmasını sağlamıştır. Ankara'nın ulusal güvenliğini sağlama adına başlattığı askeri operasyonlar, birçok Arap ülkesi tarafından kaygıyla karşılamıştır. Bu anlamda bazı aktörler Esed rejimi ile ilişkileri yeniden tesis etmiş, Arap Birliği ise Barış Pınarı Harekatı'nı kınamıştır. Katar ise söz konusu harekatı kınamamış, Türkiye'nin Suriye politikasından rahatsızlık duymamıştır. Buna rağmen Katar merkezli AlJazeera English kanalının Türkiye'nin Suriye politikasıyla alakalı yaptığı yayınlar Katar-Türkiye ittifakını zarar vermeyi amaçlamaktadır. Erdoğan'ın Katar'a yaptığı son ziyaret gerek Arap Birliği gerekse medya üzerinden Türkiye- Katar ittifakına meydan okumalara bir cevap niteliğindedir.
İkinci senaryo Kıbrıs'taki doğal gaz arama süreciyle alakalıdır. Türkiye uluslararası hukuka uygun şekilde Doğu Akdeniz'de bulunan doğal gaz ve petrol yataklarından hak elde etmektedir. Bu anlamda Türkiye gerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gerekse bölgeye komşu olan diğer aktörler tarafından yalnız bırakılmıştır. Ankara-Doha arasındaki yakın ilişkilerden memnun olmayan aktörler ve Türkiye'deki uzantıları Katar'ın da Türkiye karşısındaki aktörlerin yanında olduğunu iddia etmektedir. Doha yönetimi ise Katar Petrol şirketinin Exxon Mobil ile ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar aracılığıyla GKRY'de önemli bir gaz rezervi bulmuştur. On üç parsellik Doğu Akdeniz petrol ve doğal gaz arama alanındaki 10. parselde bulunan bu rezerv Türkiye'nin münhasır ekonomik bölge iddiasıyla çatışmamaktadır. Dolayısıyla iddia edildiği gibi Katar Türkiye'nin stratejik çıkarlarına karşı hamlelerde bulunmamaktadır. Katar'ın Doğu Akdeniz politikası Ankara-Doha ittifakını sarsacak nitelikte görülmemelidir.
Üçüncü senaryo Türkiye'nin Somali'deki askeri varlığı üzerinden yapılmaktadır. Katar Emiri Sani'nin Erdoğan'a yönelik olumlu tavrı Katar-Türkiye arasındaki iş birliğini artırmıştır. Bu anlamda iş birliğinin arttığı ve yoğunlaştığı alanlardan birisi de güvenliktir. Türkiye'nin bölgedeki askeri varlığı Katar'ın ulusal güvenliğine olumlu katkı sağlaması nedeniyle Doha'daki siyasi elit tarafından pozitif karşılanmaktadır. Türkiye ordusunun bölgenin başka noktalarındaki varlığı Katar'ı memnun ederken kimi aktörleri oldukça rahatsız etmektedir. Örneğin Somali'deki Türk ordusunun varlığı ülkede istikrarsızlık çıkarıp etkin olmak isteyen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) açısından bir tehdit olarak görülmektedir. Bu anlamda BAE çeşitli spekülasyonlar yaratmaktadır. Örneğin iddialara göre geçtiğimiz günlerde Katarlı yetkililer Somali'deki hükümete Türkiye ile olan yakın iş birliklerini sonlandırmasını istemiştir. Söz konusu iddiaların asılsızlığı Katar'ın Türkiye ile sürdürdüğü iş birliği üzerinden okunabilir. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Katar'a yaptığı son ziyaret Ankara-Doha arasındaki ittifaka yöneltilen meydan okumalara cevap niteliğindedir. 25 Kasım 2019'da Katar'ın başkenti Doha'ya resmi bir ziyarette bulunan Erdoğan'ın beraberinde ekonomiden güvenliğe kadar birçok alanda önemli ismin olması iki ülke arasındaki ittifakın birçok alanda sürdüğünü ortaya koymaktadır. Katar Emiri ile bir araya gelen Erdoğan, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitenin beşinci toplantısına katılmıştır. Erdoğan'ın bir gün süren kısa fakat anlamlı ziyareti en azından üç önemli noktayı ortaya koymaktadır.
İlk olarak ziyaret kapsamında iki ülke arasında yedi anlaşma imzalanmıştır. Muhtelif alanları içeren bu anlaşmalar iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmiş ve ilişkilerin hukuki zeminini sağlamlaştırmıştır. İkinci olarak iki ülke arasındaki ticaret hacmi genişletilmek istenmektedir. Bu anlamda 1,145 milyar dolar olan ticaret hacminin artırılması planlanmaktadır. Benzer şekilde iki ülke arasındaki karşılıklı yatırımların da artırılması arzu edilmektedir. Üçüncü olarak iki ülke arasında savunma ve güvenlik alanlarındaki iş birlikleri bir ileri boyuta taşınmıştır. Suudi Arabistan-BAE blokunun agresif politikalarının dengelenmesi ve terörle mücadele bağlamında Katar Türkiye'nin güvenlik tedarikinden oldukça memnundur. Bu anlamda Erdoğan ziyaret kapsamında Halid bin Velid Askeri Üssü'nü ziyaret ederek sembolik bir mesaj vermiştir. Dolayısıyla Erdoğan'ın son Katar ziyareti Türkiye-Katar ittifakına zarar vermek isteyenlere yönelik bir cevap olarak okunabilir. İki ülke liderinin güçlü siyasi duruşları ve bölgesel politikalarının uyumu ittifakı daha da güçlendirmektedir.