Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Zıpçıktı

Sütlü kahve pardösüsü ve kahverengi fötrüyle tarz bir adamdı.
Olgunluk yıllarını gümüş sakallarına saklamış, arka bir masada oturmuş denizi seyrediyordu. Minik balıkçı kahvesinde rüzgâr almayan tek kuytu köşe orasıydı. İzin istedim, öteki sandalyeye çöktüm. Çaycı tanıdıktı, çayımı hemen önüme koydu. "Siz de içer misiniz?" diye masasını işgal ettiğim adama sordum. Retro gözlüklerinin altından hafifçe gülümsedi, "Zahmet etmeyin" dedi. Çay söyledim. Kar sulusepken yağıyor, naylon rüzgarlıklar soğuğu bir derece kesiyordu.
Geniş bir yudum aldıktan sonra bana baktı, "Yazarmışsınız!" dedi.
"Evet, bu kahvenin yazarı sayılırım."
"Ben de yazmak isterdim, ama hayat işte!" İki adam birlikte uzun uzun susuyor, lapa lapaya dönmüş karı ve benzi sararmış denizi izliyorduk.
"Nerede yazıyorsunuz?" diye sohbet açmak istedi ama sonra sorusunu unuttu. "Zıpçıktı nedir bilir misiniz? Veya hudayinabit?"
Biliyorum anlamında başımı salladım.
Sesindeki güngörmüş ton ile teklifsiz söze başlayan bu adam ilgimi çekmişti. Bu şehir böyle ilginç karşılaşmaların şehriydi. "Kendi kendine var olan!" dedim.
O devam etti. "Evet. Küçükken ben, ilkokuldayken kekeme, alay edilmesin diye az konuşan sulu göz bir çocuktum. Eğer üstüme gelinirse bir de çığlık çığlığa yorulana kadar ağlardım. Hatta bir defasında öğretmen korkmuş velimi çağırmıştı. Bu çocukta bir bozukluk var, buna iğne vurdurun demişti. Bunu duyunca bana deli niyetine iğne vurmasınlar diye zor bela ağlamayı azaltmıştım."
"Çocukluk işte!" dedim.
"Öksüzdüm. Anam babam ölmüştü. İçe kapanıktım. Bir de Hasan vardı benim gibi. Onun da bir hastalıktan dolayı gözleri dışarıya doğru fırlamıştı. Dudakları da sarkıyordu. Uzun boylu, mecalsizdi. Pörtlek diyorlardı ona. İkimize de geri zekalı acuze muamelesi yapıyorlardı. Tavuk yumurtalarının arasına karışmış iki çirkin ördek yavrusuyduk, anlayacağınız...
Öğretmen bizi, iki tuhafı yan yana oturtmak istemişti. Birbirimizden utanarak oturduk. Zamanla da arkadaş olduk. O zamanlar bizim okulda öğrenciler iki gruba ayrılmıştı. Basketçiler ve Karamelciler!
Bir şekerleme vardı 'Karamel' adında. İçinden 100 Türk Büyüğünün resimleri çıkıyordu. O resimler biriktiriliyordu. 100 taneyi bulana ödül veriliyordu. Okul bahçesinde ise büyük oyunlar düzenleniyordu. Ortaya bir resim atıyordun. Hangi resmin öncelik sırası fazlaysa o yerdeki bütün resimleri alıyordu. Mesela İbn Sina resmi atılmışsa Gazali yapıştırıyorduk. Çünkü puanı yüksekti...
Basketçiler ise bambaşka dünyaydı. NBA sporcularını ezbere biliyor, iyi basket oynuyorlardı. Hem gürbüzdüler hem de şık formaları vardı. Karamelciler sıradan çocuklardı. Biz iki kafadar önce basketçilere yanaştık, tabii olmadı! Ama Karamelcilerle başarılı olduk. '100 Türk Büyüğü'nde neredeyse şampiyon olacaktık, o derece kazandık. 'Hangi resim hangi resmi yer' ezberliyor, birbirimize tüyo veriyorduk. Hayat güzelleşmişti. Fakat mutlu son gelmedi!"
"Ne oldu?"
"İki ucube birbirimizi kıskandık. Kazançları paylaşırken kavga ettik. Kaybettik..."
Sustu. Çayın dibini yudumladı. "İki acuzenin, iki zıpçıktının acıklı sonu oldu bu."
"Sonra?"
"Sonrası mâlum" diye gülümsedi. "Büyüdük, torunlarımız oldu... Şans eseri hayatta kalmış çocuklardık, zaferi taşıyamadık, sürüye katıldık." Buğulanmış gözlüğünü çıkarıp sildi. "Yazar olmayı isterdim..." dedi.
Kalkmış, bütün ısrarıma karşın çayları ödemiş, vedalaşmıştı. Seslendim: "Hasan ne oldu?"
"Hasan tıp profesörü oldu, kendi hastalığının uzmanı, dünya literatürüne geçti..."

***

Gizemli şahsın arkasından ben de kalktım, hava ısırmaya başlamıştı. Sahilde yürürken hep dikkatimi çeken, dalgaların ortasındaki kayalarda dikilen o incir ağacını inceledim. Olmayacak bir yerde mucize gibi hayata tutunmuştu. Bodurdu ama kuvvetliydi. Geniş, diri yapraklarının altında dört beş kedi barınağını koruyordu...
'Zıpçıktılar da olmasa hayat çok tatsız tuzsuz be usta!' dedim kendi kendime...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA