Kalpleri ısıtan bu hikmeti Asmalımescit'te Cinayet romanımda kullandım. Zâtıma göre bu sözün, sözler içinde bir yeri vardır. Buyurun, bunu mini bir yazı dizisi yapalım...
***
Büyük bir şehirde ünlü bir üniversitenin psikoloji bölümünü kazanmış, küçük bir pansiyona yerleşmiştim. Yurtların açılmasını bekliyordum. İçine kapanık bir çocuktum. Saçları omuzlarında bir ana kuzusu.
Zaten beni oraya anam getirmiş, evdeki çiçekli yorganımı da yatağa sermişti. Çıkıp sokaklarda dolaşmış, bir tat alamamıştım. Gri, bulutlu bir memur şehriydi. Deniz yoktu! Şehir taklidi yapan bir yabancı, diye düşünmüştüm.
Yatağımda yatıyor, koca bir koliyle getirdiğim kitaplarımı okuyordum. Romanlar, şiirler, felsefeler, öyküler. Bir süre yataktan çıkmadım. Rüyalara sığındım. Dört yataklı bir odaydı. Benim gibi bir iki çaylak öğrenci daha gelmişti. Anadolu çocuklarıydı, gece sayıklarlardı.
Pansiyon enteresandı. Karısı tarafından evden atılmış derbeder bir tüccar. Gelip geçici insanlar. Bir gün
Tüccar Abi çiğköfte yoğurup bizi de davet verildi. Deyişler, türküler, fıkralar havada uçuşuyordu. Biz gençler biraz açılmıştık. Ben çiğköfteye alışık değildim. Değildim ama peynir ekmek yemekten neredeyse kurumuştum. Tüccar Abi'nin ısrarıyla masadaki her şeye yumulmuş, mide fesadına uğramıştım. İki üç şiir okuyup bitap düştüm. Odama çıktım. Uyumuşum.
Birden büyük gürültü oldu, biri beni sarstı. Genç arkadaşlardan biri zehirlenmişti. Bir taksi bulundu -ne ambulansı?- acile götürdük. Orada midesini yıkadılar, ertesi gün geldi. Bir daha içki içmemeye yemin ederken polisler odaya doluştu!
Üniversiteler açılırken kontrole gelmişlerdi. Asık suratlı, öfkelerini gizleyemeyen memurlar orayı burayı karıştırdılar. Benim kitaplar ortaya saçılınca komiseri çağırdılar.
Pardösülü, gözlüklerinin ardından cin gibi bakan sivil biri girdi içeri. Romanlarda, filmlerde görünen bir cinayet masası dedektifiydi adeta. Kitapları kontrol etti. Beni sorguladı. Baktı ki şaşkının tekiyim. Diğerleri hırsla, "Bakın komserim bu da var!" diye
Ahmet Arif'i gösterirken o herkesi odadan çıkarttı. Pantolonlarının ütüsünü bozmadan gelip yanıma oturdu.
"Bak" dedi, "
Aydın bir çocuksun. Kitapların onu gösteriyor. Sol sağ çatışmalarından uzak dur. Seni buraya getiren ananı unutma." Bu kim diye bir fotoğraf gösterdi. "Anneannem" dedim. "Onları üzme. Belli ki ailene düşkünsün. Kimseye piyon olma. Bitir okulunu, oku kitaplarını." Şiirlerle öykülerle dolu defterimi karıştırdı. "Yaz. Bu memleketin çok ihtiyacı var yeni aydınlara. Karışma gözünü kan bürümüş insanlara..."
Tatlı sert bir ağabey şefkatiyle konuşuyordu. Benim her şeye isyan etmeme sebep olan babama hiç benzemiyordu. Gözlerim doldu. "Peki" dedim.
Sırtımı sıvazladı, çıkarken birkaç kitap ismi söyledi. Biri
Kemal Tahir'di.
Tabii sözünü dinleyemedim! Kavgaların ortasında buldum kendimi. Mamafih şiddete-ölüme-silaha zinhar karşı olmamın nedenini bugün düşünüyorum da... Fıtrat ayrı mesele, o babayani komiser geliyor aklıma.
Ne ekersen onu biçiyorsun kısaca. İçindeki Hızır'ı ortaya çıkarmaktan korkma...