Malumunuz şehre bahar geldi. Güneş bir açtı, insanlar manevi olarak kıştan çıktı.
Tabii öyleleri var ki onların kışı 28 Şubat'tan beri bin senedir sürmekte. Müjdat Gezen ve Yılmaz Özdil beylerden, malum 'plaj zamparalarından' bahsediyorum.
Böyleleri eski yazlıklarda görünürlerdi. Emekli olmuş, geçkin amcalar olurdu bunlar. Bol bol yağlanıp güneşlenirler, sahile getirdikleri şezlonglarda cin-tonik şeklinde sırıtıp dururlardı. Altın kolye, küçük parmakta altın yüzük, surat ciğer falan. Gençlere bile küçük gelen mayolar giyerler, bıyıklarını, varsa kaşlarını bükerler, el alemin karısına, kızına göz belertip milletin diline düşerlerdi. Ve yazlığın en itibarsız 'gergedanları' olaraktan ömürlerini tüketirlerdi.
Müjdat Gezen'in kültür şeysini yakan adam da aynı familyadan çıkınca, bunlara bu yaz plaj da yasak, diye düşündüm.
Öte yandan, 'hayırcıların' bu şahıslara kadar düşmeleri tam bir dekadans, bir çöküş. Eğer bir kampanyacı alıp bu karakterleri afiş yapsa, başarı yüzde 99,9! Fakat görülüyor ki 'evet' piarcıları o kadar da acımasız değil, bir insaf var. Dua etsin gene "endişeli gergedanlar..."
Hürriyet'in "Evet'çi bir hanedan kızı çıkarsa sonuna kadar kadına şiddet bebeğim!" şeklindeki şık latifelerinin foyaları akınca, gazete söz konusu hanımla söyleşi yapıp gönül alma olayına girdi. Orası güzel.
Çünkü biliyoruz medya böyle özür diler. Fakat o da bir tekamüldür anlayana...
Neyse bu olaylar için sosyal medyada gırgır bir arkadaşın söylediği ile bitirelim:
"Ver şimdi arkadan İzmir marşını!"