İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden dört yıl sonra, 4 Nisan 1949'da ABD'nin öncülüğünü yaptığı 12 ülke arasında imzalanan bir anlaşmayla kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) günümüzde tarihinin en derin varoluş bunalımını yaşıyor. Edgar Allan Poe'nun 1845'te yazdığı Doktor Tarr ve Profesör Fether Sistemi adlı öyküsünde kimin akıl hastanesinin çalışanı, kimin akıl hastası olduğunun anlaşılamaması gibi bugün de kimin gerçekte NATO üyesi olup olmadığının belirsizleştiği bir evredeyiz. Misal İsrail bir NATO üyesi değil, hatta 2016'da Brüksel'de daimi bir ofis edinme imkânına zorlukla -Türkiye'nin, vetosunu kaldırmasıyla- erişebildi. 28 ülkeden oluşan NATO'da üyeliği olmayan İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu bu gelişme üzerine "İsrail'in güvenliği için çok önemli adım" açıklamasını yaptı. İsrail benim diyen NATO üyesinden daha fazla yararlanıyor örgütün imkânlarından. Mesela ABD, İsrail'in tüm güvenlik ihtiyaçlarını karşılıyor. İsrail, F-35 projesinin içinde yer almamasına rağmen bu uçağı, ABD'den sonra kullanan ilk ülke oldu. Bu da yetmedi, Türkiye'nin F-35'lerden mahrum bırakılması için etkili bir lobi faaliyeti yürüttü. Bu gerçek bizzat bir İsrail basın kuruluşunun itiraf niteliğindeki haberiyle ortaya çıktı. İsrail'de yayın yapan Kanal 12 televizyonu, İsrail'in, bölgedeki askeri hava üstünlüğünü korumak için ABD'nin Türkiye'ye F-35 satmasını engellemek üzere perde arkasında lobi yaptığını duyurdu. Haberde, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi aldığı hatırlatıldı ve "İsrail, Erdoğan'ın Rusya'dan füze savunma sistemlerini satın almasını fırsat bildi ve Washington'a gelişmiş uçakların Türkiye'ye satışını iptal etmek için baskı yaptı" ifadeleri kullanıldı.

F-35'İN DE GİZLİ ORTAĞI
Hâlbuki İsrail'in tıpkı bir NATO üyesi olmaması gibi F-35 projesi ile 'alıcı' olmak dışında hiçbir alakası yok. F-35'in paydaş ülkeleri şunlar: Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İtalya, Hollanda, Kanada, Avustralya, Norveç ve Danimarka. Fakat buna rağmen, Türkiye'ye F-35 vermemek için bin dereden su getiren ABD son iki yılda İsrail'e 16 adet F-35 savaş uçağı teslim etti. Böylece İsrail bölgede bu uçağa sahip tek ülke oldu. Tel Aviv, ABD'nin yardım fonlarını kullanmak suretiyle 50 adet F-35 uçağı satın almak için Lockheed Martin şirketiyle anlaşma imzaladı. 2024'e kadar bu uçakların hepsinin teslimatının yapılması bekleniyor. Türkiye ise toplam 25 milyar dolarlık toplam yatırım hacmi olan projenin en önemli ortaklarından biri. Ankara'nın 120 adet F-35 alma projesi bulunuyor. Ve bu alım, sözleşme şartları gereği garantili. Zira 10 Türk firması F-35 uçaklarında kullanılacak malzemeler için tedarikçi durumda. Bizim şirketlerimizin projeden çıkarılması demek hedeflenen bütçeyi aşacak yeni maliyetler doğuracak. İsrail ise tıpkı Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını bekleyip kendi girmek istediği gibi F-35 projesinden Ankara'nın dışlanmasını ve projeye dâhil olmayı istiyor.

DOKUZ UÇAK TESLİM EDİLDİ
İsrail, F-35 projesinde üretim anlamında rol üstlenen 10 Türk şirketi yerine İsrailli savunma sanayii şirketlerinin süreci devralmaya hazır olduğunu duyurdu. İsrail, Aralık 2016'da ilk iki uçağı teslim almıştı. İsrail basınına göre bugüne kadar en az dokuz uçak teslim edildi. Çok değil bundan 15 gün önce ABD Senatosu, "Türkiye'nin NATO üyeliği yeniden değerlendirilsin" cümlesinde ifadesini bulan küstah bir öneride bulunurken İsrail, NATO üyeliği için kapıda bekliyor. Türkiye veto ettiği müddetçe bu mümkün değil ama üye olmadan da örgütün pek çok olanağından yararlanıyor. 'ABD müesses nizamı' içinde bunu isteyen ciddi bir klik de mevcut. Boşuna değil ABD'nin Avrupa ile ilişkilerinden sorumlu Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ronald Asmus'un İsrail'e NATO üyeliği verilmesini önermesi. İşin doğrusu İsrail, zaten NATO'nun gayrimeşru üyesi, F-35'in gizli ortağı. Sırf ABD'nin yaramaz çocuğu olduğu için...