Modern paramiliter örgütlere ilham veren Teşkilat-ı Mahsusa'nın Balkanlar'dan Ortadoğu'nun derinliklerine kadar yedi yıl süren etkinliği, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, 1918'de tamamen sona erdi.
Osmanlı'nın Ortadoğu'dan çekilmesiyle birlikte bölgede her an patlamaya hazır hassas bir mezhep ve aşiret dengesine dayanan suni devlet yapıları oluştu. Bunun zamanımızdaki etkilerini, en çok ABD'nin 2003 işgalinden sonra ortaya çıkan karmaşık, paradoksal Irak tablosuyla, acı tecrübelerle müşahede ediyoruz.
Bu tablo, mezhep ve aşiret düzenine bağlı habis paramiliter yapılar, hatta çeteler üretiyor. Bunlardan sonuncusu, DEAŞ'a karşı kurulan, onun düşmanı olan ama gaye ve metotlarıyla ona ikizi kadar benzeyen Şii Haşdi Şabi örgütü.
Bu örgüt, aşiret güçlerine dayanan 76 silahlı grubu birleştiren bir şemsiye örgüt. Başından beri bir paralel devlet olduğunu ve büyüme hızıyla küçülüp yok olacağını ileri sürdüğümüz DEAŞ'a karşı 2014'te yapılan cihat çağrısıyla kuruldu. Bu çağrı, DEAŞ'ın Haziran 2014'te Musul'u ele geçirmesinden sonra Anbar ve Tikrit'te de kontrolü sağlaması üzerine Irak'ın en güçlü Şii lideri Ayetullah Ali es- Sistani tarafından yapılmıştı.
Haşdi Şabi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Kaç bin kişiyle gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var" açıklamasından sonra Türkiye'nin gündemine girdi. Erdoğan, Haşbi Şabi'nin 30 bin kişiyle Musul operasyonuna katılma planının mezhep savaşına zemin hazırlayacağına dikkat çekmişti.
PEŞMERGE İLE KAVGALI
Haşdi Şabi, her ne kadar Musul operasyonunda peşmerge ile birlikte yer alsa da Barzani yönetimi ile yıldızı barışmamış bir örgüt. Hatta Bağdat yönetimi adına Mesut Barzani'yi devirme planı yaptıkları bile söylenebilir. Bunu şu anda yapamıyorlarsa ABD henüz buna icazet vermediği içindir. Bu da Haşdi Şabi'nin, tıpkı net biçimde FETÖ, büyük oranda PKK ve hatta belirli bir ölçüde DEAŞ'ın bağlandığı üst aklın ABD olması gibi Washington'a biat etmiş bir örgüt olduğunu gösteriyor.
Ne var ki ABD, Şener Şen'in meşhur "Yaz kızım" sahnesindeki gibi suçüstü yakalanmasına rağmen sonuna kadar inkâr yolundan dönmeyen azılı çapkınlar gibi bütün bu örgütlerle bağını reddediyor. ABD'li Tümgeneral Gary Volesky'nin şu açıklaması Reuters üzerinden dünyaya duyuruldu: "Koalisyon sadece, doğrudan Irak güvenlik güçlerince kontrol edilen ve yönetilen unsurları desteklemektedir. Ve Şii Haşdi Şabi bunlar arasında değildir."
Söylemlerini kendilerince ispatlamak için bir kez Haşdi Şabi güçlerini hava operasyonunda vurdular. Bunu da İran resmi ajansı IRNA'nın 18 Eylül tarihli haberinden biliyoruz.
Ama bütün bunlar gerçeği değiştirmiyor. Haşdi Şabi, DEAŞ'ın elindeki Samara, Ramadi, Tikrit, Anbar'ın geri alınması için ABD öncülüğünde başlatılan operasyonlarda rol almış, kullanışlı bir örgüt.
ABD, tıpkı bölgenin dizaynında DEAŞ'ı kullandığı gibi Haşdi Şabi'yi demografik dengeleri bozmak ve mezhep savaşını körüklemek için kullanıyor. Musul operasyonu bu kötücül stratejinin bir parçası.
PKK İLE İŞBİRLİĞİNE HAZIR
Çok değil geçen ay, Haşdi Şabi, peşmergeyi Musul operasyonu öncesinde tehdit etmişti. Rûdaw TV'ye bağlanan Peşmerge komutanlarından Kemal Kerkuki, "Tehditleri bizim için önemli değil" açıklaması yaptı.
Öte yandan peşmerge komutanı Cemal Mihemed de, Irak hükümetinin Şengal'de Haşdi Şabi milislerinin yerleştirilmesi konusunda PKK ile bir dizi görüşmeler gerçekleştirdiğini açıklamıştı. Yani Haşdi Şabi, PKK ile de her türlü işbirliğine hazır bir örgüt.
Mesut Barzani de, "Haşdi Şabi'ye ihtiyacımız yok. Eğer ihtiyacımız olursa söyleriz" demişti. Haşdi Şabi ise, meşhur Pink Floyd şarkısındaki gibi Amerikalılara "Eğitime ihtiyacımız yok" diyordu. (Ama askeri olanından...) "Silaha ihtiyacımız var." Aslında yaygın kanaate göre iyi silahlandırılmış oldukları halde ABD'den yine de fazlasını istiyorlar.
Haşdi Şabi, bir açıdan Şiiliğin İsmailiye kolundan olan sapkın Haşhaşi tarikatının daha büyük bir versiyonu olarak nitelendirilebilir.
Ama asıl benzerliği düşmanıyla. Haşdi Şabi, DEAŞ'ın yöntemlerini taklit eden (katliam görüntülerini yayınlama vs.) ve bölgedeki kaosa neredeyse onun kadar 'katkı' sağlayan bir örgüt. Boşuna değil, Batı basınının, bir süredir Haşdi Şabi için 'Şii IŞİD'i benzetmesi yapması. Aralarındaki benzerliğe bakınca insan, aynı akıl tarafından kurulup yönlendirildiklerini düşünmeden edemiyor.
MEZHEP SAVAŞI RİSKİ
Musul, Sünni aşiretlerle dolu bir şehir. Nüfusu yaklaşık 2 milyon. Kent şu anda İran etkisindeki Bağdat merkezi hükümetinin baskısından kaçan Sünnilerin tek kalesi. Öyle ki Musullu aşiretler Şia yönetimi altında yaşamaktansa DEAŞ yönetimi altında yaşamayı dahi tercih ettiler. Haşdi Şabi'nin koçbaşı olduğu bir Musul operasyonu şehirde bitmek bilmez bir mezhep savaşına, sivil kayıplara ve zulümlere kapı aralayacaktır.
Ama operasyonda bu hassas denge gözetilmediği gibi bilakis bölgede mezhep savaşı çıkarmak için İran'ın hayalet istihbarat yöneticisi Kasım Süleymani'nin yetiştirdiği Şii paramiliter gruplara Musul'u hedef gösteriyorlar. Gösteren ise devrim sonrasında ilk kez trajik bir biçimde ABD üst aklına bağlanan İran'ın güdümündeki Şii Bağdat yönetimi. Haşdi Şabi, Bağdat yönetimi ve İran Devrim Muhafızları tarafından destekleniyor. ABD'nin de örtülü desteği söz konusu. Yönetici kademesi ve komutanlarının maaşları Bağdat hükümeti tarafından ödeniyor. Haşdi Şabi'nin militan sayısına ilişkin bilgiler muhtelif. 100 bin ile 300 bin arasında çeşitli sayılar telaffuz ediliyor. Gerçeğe en yakın sayı 120 bin. Bir milise aylık 600 dolar ödeniyor. 2016 bütçesi, 9 milyar 660 milyon dolar. Haşdi Şabi çatısı altında 76 silahlı grup bulunuyor.