"Ahmet Altan'ı yazarlıkta şöhrete kavuşturan elbette Taraf gazetesi olmadı, ama gazetecilikte meşhur eden Taraf oldu. Şöhretin kritik tarihsel süreçlerde dezavantaj olduğu düşünülürse bu şöhretin Altan için uzun vadede yine bir bedeli gündeme getireceği söylenebilir. Gazetesinin, 'haber verme'nin ötesine geçtiği, kimi davalara kaynak olma ve doğruluğu kanıtlanmamış iddiaları, özel hayatın gizliliğini ihlal etme pahasına yayımlama gibi hukuki ve siyasi işlevler de üstlendiği göz önüne alındığında Ahmet Altan'ın işinin neden zor olduğu anlaşılır." Bu satırlar, 11 Mart 2012'de bu köşede yayınlanan 'Gömleği manşetli yayın yönetmeni' başlıklı Ahmet Altan portresinden... Altan, o yılın sonunda Taraf gazetesinden istifa etti, ama 17-25 Aralık'tan sonra Paralel kanallarda arz-ı endam eyleyerek FETÖ namına 'kelime sıkmaya' devam etti. Çünkü daha Taraf'ta yayın yönetmeni iken (17 Mart 2012) yazdığı bir yazıda -üstelik 'ladinî' bir insan olduğu kendi beyanıyla sabit olduğu halde- Fethullah Gülen'i Sırat Köprüsü'nde sırtında taşımaktan söz edecek kadar kendisini FETÖ'ye borçlu hissediyordu. Şöyle yazmıştı o yazısında: "Netice-i kelam, gözü çıkarttık, şimdi yerine takıyoruz. Ama bu hatadan dolayı onlara borçlandım, bu dünyada ödeyebileceğim kefaret özür dilemek oluyor ama ahrette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben onları kabul ederlerse Sırat Köprüsü'nde sırtımda taşırım. Umarım böylece ödeşiriz." Bu yazının konusu Ahmet Altan değil, onun yıllarca yönettiği 'Psikolojik, Psikanalitik Harp' bülteni Taraf gazetesi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin FETÖ'cü ve NATO'cu olmayan unsurlarına yönelik 'soft darbe'nin hayata geçirilmeye başlandığı Ergenekon soruşturmasından kısa bir süre sonra, 15 Kasım 2007'de yayın hayatına başlayan bu FETÖ Pravdası, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL kararnamesi ile 27 Temmuz'da kapatıldı. Rusça'da gerçek manasına gelen Pravda'nın 1912-1991 arasındaki taraflı yayıncılığı bile Taraf'ın 2007-2016 arası Goebbels modeli yayıncılığının yanında solda sıfır kalır.
LOGODAKİ İLGİNÇ AYRINTI
Taraf, sadece hatırda kalan 'Paşasının başbakanı' (Erdoğan'a...), 'Daha karpuz kesecektik' (Müstafi Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e...) 'Gazetecilikten tutuklanmadılar', (Nedim Şener ve Ahmet Şık için... Yalnız Şık'ın yine bir Paralel projesi olan Nokta Dergisi'nde, kaynağı FETÖ olan haberler yaptığını da not düşelim), 'Fatih Camii bombalanacaktı', (Sözde Balyoz darbe planı için...) 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' (İktidarla Gülen'i yaklaştırmak için attıkları bir manşet) gibi dezenformatif, sansasyonel manşetlerle değil, 'Araf' kısmı italik (tasarım uzmanlarının hemen dikkatini çekmişti) logosuyla bile muhtelif komplo senaryolarına sebep olmuş bir gazeteydi. 'Düşünmek taraf olmaktır' diyordu logonun altında da. Yani 'Araf'ta kalma, tarafını seç.' Hâlbuki 'araf'tan her iki tarafa da ateş edip toplumsal kargaşa zemini yaratmaya çalışıyorlardı. Bir başka deyişle temcit pilavı gibi ısıtıp gündeme getirdikleri kutuplaşmanın zeminini oluşturmaya çalışanlar kendileriydi aslında. Darbe karşıtı görünüyorlardı ama aslında sahte/gerçek tüm belgeleri, darbenin kilometre taşlarını döşeyen FETÖ'cü subaylardan alıyorlardı. Mehmet Baransu'nun yayınladığı sahte Balyoz belgeleri ve PKK'nın karakol baskını (Aktütün saldırısı gibi) görüntüleri buna örnektir. İnsansız Hava Aracı (İHA) görüntülerini kaydeden bu birimler, GES Komutanlığı MİT'e devredilene kadar FETÖ'cülerin hâkimiyetindeydi. Taraf, Mart 2012'de WikiLeaks belgelerine dayanarak Erdoğan için 'İki yıl ömrü kaldı' bile yazabilmişti. WikiLeaks belgelerini, Yasemin Çongar'ın Julian Assange ile bir İngiltere kasabasında yaptığı görüşmeden sonra elde ettiği de artık sır değil. Çünkü Çongar bunu Artık Sır Değil adlı kitabında ifşa etmişti. Taraf'ın bir FETÖ ve giderek ABD projesi olduğunu görmek için milletin tercihlerine gerçekte nasıl baktığını anlamak yeterli. Bunun için de yine Ahmet Altan'ın 15 Eylül 2010'da yazdığı şu cümleler hatırlanmalı: "Türkiye hamile bir kadın gibi yeni bir ülke doğuruyor, AKP bu doğumun yalnızca ebeliğini yapıyor. Bizim hayırcılar ise doğum yapanla, doğacak bebekle değil yalnızca 'ebeyle' ilgileniyorlar." Yani milletin tercihine, AK Parti'ye özetle "Sen anne veya baba değil, ebesin" diyor. Altan'ın bu cümlesinde Taraf çizgisinin, FETÖ ideolojisinin ve giderek ABD stratejisinin kodları saklıydı. "Yeni Türkiye'nin gerçek ebeveyni bizleriz" diyorlardı. Gelgelelim millet, 15 Temmuz'da bu ülkenin gerçek sahibinin kim olduğunu, bebeğine de sahip çıkarak gösterdi. Not: Dört buçuk yıl önce yazdığım 'Gömleği manşetli yayın yönetmeni' başlıklı yazının sonuna manşetli gömlek giydiğimi not düşmüştüm. Bugün de manşetli gömlek giydim. İlki bilinçli tercihti, ikincisi sadece bir tesadüf.