"Almanya'dayken işitmiştim, beni çok etkilemiş bir hadisedir. İhtiyar bir adam yalnız yaşıyor, karısı ölmüş, çocukları var ama herkesin işi gücü var. 'Baba seni bir huzurevine yatıralım' diyorlar. İhtiyar diyor ki 'Ben gitmem.' 'Yahu niye gitmezsin?' diye soruyorlar. Diyor ki; 'Üst katta bir Türk çocuk var, işçi. Almanca bilmiyor ama her sabah işe giderken kapımı çalıyor, omzuma bir şaplak vuruyor, bir de 'Nasılsın baba?' diyor. Akşam onun gelişini bekliyorum ben. O çocuk için gelmem ben' diyor. Bakın yalnız bir yaşlı adamın hayata tutunduğu nokta." Prof. Dr. Sadettin Ökten, Karabatak dergisinde vermişti bu örneği. Bu örnekte Avrupa tarzı bireysel yaşam anlayışına karşı müthiş bir eleştiri var elbette. Ama bu örneği asıl değerli yapan; büyüklerimizi, yaşlılarımızı unutmamamız gerektiğini bize hatırlatması.