Eskiden gündem olmak için Hülya Avşar'a bulaşılırdı. Ardından oklar Demet Akalın'a döndü. Bir süredir ise olay yaratmanın adresi Cem Yılmaz.
Ayağı gündemden kesilen kim varsa bir Cem Yılmaz yemi atıyor, şov başlıyor... Cem Yılmaz'ın filmleri kötüymüş de, onların gişesi Cem Yılmaz'dan iyiymiş de, Cem Yılmaz tükenmiş de... Sosyal medyada da durum farksız. Adam yapımcısı olduğu filmi Twitter'da tanıtıyor, şuursuz rahatsızlar takımı ise 'Reklam yapma laaaa!' mesajları atıyor.
Yahu adamın işi bu, 'Keçe tasarımlarım, boyfriend jeanlerim var' diye yazmayacak ya! Ürettiklerini, sanata merakını, arkadaşlarının işlerini, fikirlerini paylaşmayacak da ne paylaşacak?
Ama maksat Cem Yılmaz'a bulaşmak, onu huzursuz etmek. Oysa birine çemkirerek konuşulmak öylesine demode bir anlayış ki; öylesine eksik, ezik, sönük ve çaresiz.
Cem Yılmaz'ı sevmemin bir sürü nedeni var. Mesela sinemaya, genç yeteneklere verdiği destek...
Mesela sanata, edebiyata merakı... Mesela, mesleğinin efsane isimlerine sonsuz saygısı, ceketini iliklemekten gocunmaması.
En çok da kendini geliştirme çabası ve 'Ben oldum' çekmeyişi... Dikkatlice bakarsanız, mütevazılığı karşısında şapka çıkartmamanız imkansız biri o... Filmlerine gelince... Bence müthiş; hepsi Cem Yılmaz kokuyor. Tarzı, kimliği, duruşu, mizahı olan özel filmler onlar.
Benim tek şikayetim; Cem Yılmaz'ın her laf atana cevap vermesi. Vermesin, gerek yok, adamdan saymasın.
Bizim gönlümüzde ona sevgi, saygı çok. Sadece konuşup bir şey üretmeyene de alkış yok.