Ankara Altındağ'da provokatörlerin kışkırttığı kişiler, yabancıların yaşadığı evleri yakıp yıktı. Bu sırada evi yağmalanan sığınmacılar arasında yer alan küçük bir kızın kafası yarıldı.
Fotoğraftaki kızın gözlerine uzun uzun baktım. Korku, endişe ve pişmanlığı okudum o gözlerde. Elindeki bez parçasını kafasındaki yaraya bastırmış aman diliyordu adeta bütün insanlıktan...
Sakın korkma küçük kız... Bizi böyle bilme... Biz, Osmanlı'dan beri gittiğimiz her yere barış ve refah götürdük. Kimsenin diline, dinine, yaşam biçimine karışmadık. Zulüm altındaki pek çok halk, bizim sayemizde tiranlardan kurtuldu. Fransa kralını da kurtardık, Macar halk kahramanı Racoczi'yi de himayemize aldık. Hitler'in zulmünden kaçan Yahudiler, bir gemiye doluşup Akdeniz'in ortasında ölümü beklerken, onlara "Buyurun, gelin" diyen biz olduk. Kıbrıs'ta soydaşlarımız küvetlerin içinde çoluk çocuk kurşuna dizilmesin diye tüm dünyayı karşımıza alıp, adaya çıktık. Saddam, Kürtlere hardal gazı sıktığında zulüm gören masumlara kapısını açan biz olduk. Esad, masumların üzerine varil bombaları atarken, sınır kapılarımızı Allah rızası için açan yine bizdik. Kosova'da Sırp kasapların karşısına dikilen de, Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'e karşı çıkan, direnen, isyan eden de bu ülkenin insanlarıydı küçük kız...
Sakın korkma güzel yavrum. Her şey yoluna girip, ülkene döndüğünde başındaki o dikiş sadece bir anı olarak kalacak inşallah...
Peki ya mağdurlar?
Şimdi sıra geldi, kendimizi Altındağ'da mülteciler tarafından bıçaklanarak öldürülen gencecik Emirhan'ın babasının yerine koymaya...
Beni bilen bilir, ne ırkçıyım, ne faşist. Bu nedenle başkalarının yaptığı gibi söylemek istediklerimi geri itip, yutkunmayacağım, kekelemeyeceğim. Söyleyeceğim net: Bu kontrolsüz göç hareketi; ülkemizi bölmek, memlekette kaos yaratmak isteyenlerin hasretle beklediği bir zemin hazırlamaya namzet. Türkiye'yi tam ortasından ikiye bölmek, bir iç savaş ortamı ve istikrarsızlık yaratmak, böylelikle istedikleri iktidar değişikliğine ulaşmak için tetikte bekleyenler bundan daha büyük bir fırsat bulamaz. Olayların provokasyona çok açık olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bir yandan da Suriyelilerin, Afganların karıştığı kriminal olaylardaki artış hiçbirimizin dikkatinden kaçmıyor.
Gelelim Emirhan'ın babasına... Bir evlat yetiştirip, büyüteceksiniz. Tam gençliğinin baharındayken, Vandalların parkına zarar vermesine itiraz ettiği için kalbinden bıçaklanarak hayatını kaybedecek. Ne hissedersiniz?
Evet, dünyanın en merhametli milletiyiz. Başka hiçbir dilde yer almayan "Tanrı misafiri" kavramına sahibiz. Ama bu erdemlerimizin suiistimal edilmesine de daha fazla tahammül edemeyiz. Usulca, usulünce, hukuk ve insanlık kuralları içinde bu büyük belayı başımızdan defetmeliyiz.
Adam gibi adamlar: Afrikalılar
Niyetim milletler arasında ayrımcılık yapmak, birini diğerinden hakir görmek değil elbet. Ama bunca olan biten arasında içimden ülkemizde misafir ettiğimiz Afrikalı kardeşlerimize teşekkür etmek geldi.
İyi futbol oynayabilen, kendini bir takımımıza atar, sevgilimiz olur. Oynayamayan Beyoğlu'nda saat satar. Kimini pazarda kırık Türkçesiyle domates satarken görürüm, kimini Nişantaşı'nda hamallık yaparken. Pek çoğu da bizim üniversitelerimizde öğrenim görür. Okulun gözdesi olurlar kısa zamanda, herkes onlarla arkadaşlık etmek ister.
Gelin görün ki, bugüne dek kimsenin karısına kızına yan gözle bakmamışlardır. Tenhalarda kadınları sıkıştırmamış, küçük çocuklara tecavüz etmemiş, kafa kesmemişlerdir. Kısaca, adam gibi adamdır Afrikalılar... Selam olsun saat satan kardeşlerime...
Gaf kürsüsü
"O da erkek meslektaşları gibi direklerin tepesinde tamir onarımı yapıyor." (FOX Çalar Saat sunucusu Merve Yıldırım, kadın elektrik mühendisinin haberini verirken 'tamir' ile 'onarım'ın aynı şey olduğunu unutuyor)
Zap'tiye
SORU: Üzerindeyken uyku tutmayan, korkudan sabaha kadar uyutmayan yatak hangisidir?
CEVAP: Dere yatağı
Ne demiş?
Kenan İmirzalıoğlu. "Kimlere optimist denir?" sorusuna "Gözlük sevenlere" yanıtını veren öğrenciye tavsiyede bulundu: "Şimdi gidiyorsun ve ders çalışıyorsun." (Doğru cevap: İyimser)