Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan müjdeli haber geldi. Okullar, ilan edildiği normal tarihlerinde yüz yüze eğitime başlayacak. Aksi bir durumu düşünemiyordum bile. Zira çocuklarımızın daha fazla eğitim kaybına tahammülleri yok. Pandeminin resmen geleceğimizi kemirmesine daha fazla göz yumamayız.
Peki okullar açıldığında benim çocuğum, aşı olmayı reddeden ailelerin çocuklarıyla aynı sınıfta mı okuyacak? Ya aşı retçileri arasında benim çocuğumun öğretmeni de varsa? Okullar buna yönelik bir protokol hazırladılar mı? Yeni eğitim öğretim yılının başlamasına bir aydan kısa bir süre kala Milli Eğitim Bakanlığı'nın konuyla ilgili bir hazırlığı var mı?
Kanal D'deki Neler Oluyor Hayatta programının yorumcularından Nur Tuğba, bu soruyu çocuğunun okulunun yöneticilerine sormuş. Onlar da "Hiç aklımıza gelmedi. Hemen yönetim kurulumuzu toplayalım" demişler.
Öyle ya, siz tüm aşılarınızı oldunuz, tüm önlemlerinizi aldınız ama çocuğunuzun sınıfındaki aile böyle bir sorumluluk üstlenmedi. Yani evladınızın sıra arkadaşı adeta bir 'saatli bomba' gibi orada duruyor. Eh, çocuklara şimdilik aşı da yapılmadığına göre böyle bir risk alınabilir mi? Ya da çocuğunuza ders veren öğretmen aşı olmayı reddedenlerden çıktı. Okulların "Aşılarını olmayan öğretmen ders veremez" gibi bir yaptırım uygulama yetkisi de olmadığına göre ne olacak?
Haydi bakalım, ayıklayın şimdi pirincin taşını...
Yaşa Hıncal ağabey!
Bütün olan bitene rağmen hâlâ aşı olmamak için direnenlere Hıncal Uluç'un geçen çarşamba yazdığı "Aşıyı hâlâ tartışmanın amacı ne?" başlıklı yazısını şiddetle tavsiye ediyorum. Usta, aşı olmanın 'insanlık görevi' olduğunu öyle güzel, öyle etkili anlatmış ki, ben Sağlık Bakanlığı'nın yerinde olsam bu yazıyı billboard yapar sokaklara asardım.
Köşelerinden "Sakın aşı olmayın" diye yazan içimizdeki İrlandalıların da bu yazıyı okumasını isterim. Hani bugüne kadar cevap yazmaya tenezzül etmediğim, beni 'magazin yazarı' diye sözde aşağılamaya kalkarken bütün magazin emekçisi arkadaşlarıma hakaret eden gece kuşlarının da...
Mahrem'den ne öğrendim?
Öncelikle Mahrem belgeselini hazırlayanlara ve bu 'hayati' yapımı ekranlarına taşıyan TRT yönetimine sonsuz teşekkürler. Her bölümünü büyük bir heyecan, merak ve hayretle izledim. Özellikle 15 Temmuz gününü anlatan final bölümü beni ekran başında adeta soluksuz bıraktı.
Peki Mahrem'den ne öğrendim? FETÖ denilen 40 yıllık yapılanmanın ortaokul mezunu bir meczubun işi olamayacağını, arkasında mutlaka uluslararası bir üst akıl olduğunu, bu kadar sinsi bir yapılanmanın ülkeden kazınmasının uzun süre alacağını ve demokrasi nöbetini bir an bile aksatmadan sürdürmemiz gerektiğini... Ve en önemlisi: Bu kahraman millet oldukça, devletimize asla halel gelmeyeceğini...
Otobüste Rus ruleti
Son 10 gün içinde meydana gelen üç otobüs kazasında onlarca kişi öldü ve yaralandı. Kazaların nedeniyle ilgili ortak bir iddia vardı: Şoför uyudu...
Belli ki şoförler yorgun ve uykusuz. Bayram ve yaz tatilleri nedeniyle ek seferlerin konulması, sefer sayısını arttırdı. Talebi karşılamak için şoförler kapasitelerinin üzerinde çalıştırılmaya başlandı. Oysa her 4 buçuk saatte bir dinlenmeleri koşuluyla günde sadece 9 saat araç kullanmaları gerekiyor. Bunu da takograf adı verilen bir elektronik alet denetliyor. Ancak bunun için de bir kara delik bulmuşlar. Şoförler yola üç-dört ehliyet ile çıkıp bunları sırayla takografa takıyorlar. Denetlemede ehliyetleri temiz, ancak kendileri pert... Bu arada takograf ile şanzıman arasına konulan kumandalı bir cihaz da verilerle oynamayı mümkün kılıyor. Sonuç: Yitirilen hayatlar, sönen ocaklar...
Takografın adı çoktan toplu tabancaya çıktı. Oynanan oyunun adı ise Rus ruleti...
Şeref kürsüsü
Reklam olmasın diye yangın bölgelerine bedava gönderdiği söndürme tüplerinin üzerine logosunu basmayan firmaya da helal olsun.
Zap'tiye
Arnavutköy'de kimliği meçhul kişiler çayırda otlayan ineklere saldırıp bıçaklayarak kuyruklarını kesmişler. İstanbul en kısa zamanda 'Açıkhava tımarhanesi' ilan edilmeli!
Ne demiş?
Show Haber muhabiri sokaktaki adama sordu: "Eşiniz telefonunuzu karıştırıyor mu?" Adam dertli çıktı: "Vermiyor ki telefonu, elime vermiyor..."