Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Allah hiçbir spikere yaşatmasın!

Bir spiker için anlatımı en zor maçlar: 1- Temsilcimizin ya da milli takımımızın hezimete uğradığı karşılaşmalar. 2- Tatsız, tuzsuz, golsüz, mücadelesiz maçlar. Ama bir üçüncüsü var ki, Allah hiçbir spikerin başına vermesin. Bir futbolcunun sahada ölüm kalım mücadelesi verdiği anlar...
TRT 1 ve TRT 4K'da Danimarka - Finlandiya maçını anlatan spikerler Necati Telli ile Cüneyt Kıran işte bu dramatik sınavı vermek zorunda kaldılar. Danimarkalı Christian Eriksen'in sahada kalp krizi geçirip, ölümün kıyısından döndüğü anlarda her iki spiker de bir yandan duygularıyla yarışmak, diğer yandan olan biteni tüm ayrıntılarıyla anlatmak arasında sıkışıp kaldılar. Neyse ki her ikisi de bu 'insani sınavı' başarıyla verdiler. Hele TRT 4K'dan maçı anlatan Cüneyt Kıran'ın "Önümde Eriksen ile ilgili notlar duruyor. Şu kadar gol atmış, bu kadar kupa kaldırmış... Şu anda bunların ne kadar önemsiz şeyler olduğunu anlıyorum" sözleri mıh gibi beynime çakıldı.
Allah bir daha hiçbir spikere bu anları yaşatmasın.
Bir de küçük not: Bu tür vakalarda saniyelerin bile önemi varken, daha hızlı hareket eden motorize sedyelerin neden sahalardan kaldırıldığını anlayamıyorum doğrusu. Zira o anlarda sedye taşıyanlar rahvan adımlarla olay yerine giderken, kendimi "Hadi yahu koşsanıza" diye bağırırken buldum.

Bu neyin tasarrufu?
TRT madem 51 maçı birden yayınlamaya karar verdi, o zaman her maçta mutlaka muhabir bulundurmak zorunda. Maçı İstanbul'daki stüdyodan anlatan spiker Necati Telli, olayın üzerinden 20 dakika geçtikten sonra bile "Eriksen'in sağlık durumuyla ilgili haber almak için ben de internete bakıyorum" diyordu. TRT'miz adına utandım. Çünkü 'devlet' televizyonumuz, sadece bizim maçlarımıza ve gruptaki diğer karşılaşmalara spiker gönderdi. Geriye kalan maçlarda spikerler tıpkı bizim gibi televizyona bakıp, maçları nakletmeye çabalıyorlar. Yazık ki ne yazık... Sakın ola ki mazeret olarak kupa maçlarının bu kez tek merkezde değil farklı şehirlerde oynandığını göstermeye kalkmasınlar. TRT eğer spikerlerinin uçak biletleri ile otel paralarından tasarruf etmeye kalktıysa o zaman sormak isterim: Beni niye Galler ve İsviçre maçları için Azerbaycan'a davet ettiniz? Hoş, gitmedim tabii de, keşke yerime bir spiker ile muhabiri Danimarka-Finladiya maçına gönderseydiniz!

Fenerbahçe'nin yeni hocası Joachim Löw
Madem her spor sayfasının, her spor programının transfer balonu uçurduğu sezona girdik, ben de bir üfleyeyim dedim. Benim başım kel mi?
Efendim, Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörünü açıklıyorum: Daha önce de sarı-lacivertli kulüpte görev yapmış olan Alman çalıştırıcı Joachim Löw... Başkan Ali Koç, anlaşmaya varılan bu ismi açıklamak için kongreyi bekliyor. Diğerlerinin yapmadığı bir şeyi yapıp, kaynağımı da açıklayayım: Haberi bana uçuran, köşemizin katkı şampiyonlarından, değerli dostum Kamil Çetin'den başkası değil. Bugüne kadar söyledikleri hep doğru çıkan, yorumlarında neredeyse 100'de 100'e yakın isabet sağlayan Kamil Çetin...
Zarı attım... Ya gelmezse? Bugüne kadar transfer balonlarıyla ilgili kimden hesap sordunuz da benden soracaksınız ki?

Reklamcılardan iki ıska
Büyük firmalar, EURO 2020 öncesinde "Fırsat bu fırsat" deyip yakaladıkları milli futbolcularla reklam filmleri çektiler. Ancak ilk maç sonunda fena halde ofsayda düştüler.
Mavi Jeans reklamında Merih Demiral diyor ki, "Önemli olan topu çizgiden çıkartmak." Gelin görün ki o Merih, İtalya karşısında ilk golü kendi ağlarına bırakıyor. Yusuf Yazıcı'ya Yemek Sepeti reklamının yönetmeni sette ne yapacağını anlatıyor: "Şimdi sen dört İtalyan'ı çalımlayıp topu ağlara bırakıyorsun." Ne yazık ki Yusuf, dört İtalyan'ı çalımlamak şöyle dursun, üst üste dört isabetli pas bile yapamadan, ilk yarının sonunda kulübenin yolunu tutuyor.
Diyeceğim; reklam metin yazarları öyle bir ıska geçtiler ki, bacakları kalça ekleminden çıkacaktı neredeyse...

Gaf kürsüsü
TRT 1'de Türkiye-İtalya maçını anlatan spiker Erdoğan Arıkan, maçın skorunu "Türkiye: 3 Hollanda: 0" diye duyurmasın mı?

Zap'tiye
Sosyal mesafenin ihlal edilmemesi için hepimiz hakemler gibi belimizde beyaz sprey boya mı taşısak acaba?

Ne demiş?
"Ölüm çok güzeldir, yaşamasını bilene... Bilenlere selam olsun." (Atv dizisi EDHO'da başına silah dayanan Kimsesiz Doğan'ın ölmeden önceki son sözü)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA