Bir sapık tarafından acımasızca öldürülen 3.5 yaşındaki Irmak'ın acısı, yüreğimizin köşesinde kıymık gibi dururken, Müge Anlı'nın programında ailelerinin ilgisizliği ya da dikkatsizliği yüzünden her gün kayıp çocukların görüntüleri 'ibret vesikaları' gibi karşımıza dikilirken Star'ın yeni dizisi 'Anne', müthiş bir zamanlama ile ekrana geldi.
Annesi pavyonda çalışan, imam nikahlı üvey babasının şiddetine maruz kalan, anne dediği kadının ilgisizliği ile her gün kendi içine doğru çöken minik 'Melek'in dramına gözyaşı döktük hep birlikte. Diziyi izlerken duygularım ve mantığım beynimin içinde köşe kapmaca oynadı. Bir yanım, 'Çocuk dramından bu denli fütursuzca reyting damıtmak, milletin çocuk zaafını yontmak ne kadar samimi acaba?' diye sorarken, diğer yanım 'Ülkemde böyle çok çocuk var. Bu bir dizi değil, adeta belgesel. Belki bu diziden bir sosyal sorumluluk pınarı doğar' deyip duruyordu.
'Melek' rolünde döktüren küçük oyuncuyu (Beren Gökyıldız) gözüm bir yerlerden ısırıyordu. Restorandaki dondurma sahnesinde hatırladım.
Eriyen dondurmayı içmeye çalışırken, öğretmeni ona "Dondurma içilen değil, yenen bir şeydir" deyince, 'Hah!' dedim, 'Bu bizim dondurma reklamında dedesinin boynuna sarılıp 'Hani bana maşallah?' diyen kız değil mi?' Sanırım o dondurma sahnesi de bu çağrışım için özellikle 'yerleştirilmişti' oraya...
Ancak senaryodaki bir kara delik kafamı fazlaca meşgul etti. İmam nikahlı koca ile anne, çocuğu iyice hırpaladıktan sonra öldü sanıp bir çöp poşetinin içinde sokağa terk ediyorlar.
Öğretmen, minik kızı ölmek üzereyken bulup onu bu ortamdan uzaklaştırmaya ve yeni annesi olmaya karar veriyor.
Onun öldü bilinmesi ve denize düştüğünün sanılması için karmaşık bir planı uygulamaya sokuyor. İyi de aile zaten onu ölüme terk etmiş, yani ondan umudu kesmiş; böyle bir plan neye hizmet eder ki? Hah, tamam buldum:
Senaryonun lastik gibi uzamasına!
Ancak bir sahne vardı ki, eminim benim gibi ekran başındaki pek çoklarının ciğerini közledi.
'Melek', sürekli bir cami avlusuna gidiyordu.
Onu kurtaran öğretmenine de "Beni cami avlusuna götür" dedi. Öğretmen önce buna bir anlam veremedi.
Sonra çocuğun yumruk yaptığı elinde sakladığı bir gazete kupürünü gördü. Bir çocuğun kurtarılmasını hikaye eden haberin başlığında şöyle yazıyordu: 'Cami avlusundan sıcacık bir yuvaya...' 'Melek' sordu umutsuzca:
"Yoksa yalnızca küçük bebekleri mi alıyorlar cami avlusundan?" Kim bilir şu anda eziyet ve ilgisizlik nedeniyle cami avlusundan alınmayı düşleyen kaç yavrucak vardır etrafımızda...
Gel de yut şimdi boğazına oturan koca yumruyu...