TRT'NİN dizileri ve programları ne yazık ki gölgede kalıyor.
Zira özel televizyonlar gibi, kurumun yapımlarını sayfa sayfa duyuracak yazılı bir organları yok. Tabii bu köşeden başka...
'Baba Candır', ismi fazla anılmamasına rağmen bana göre sezonun en eli yüzü düzgün aile komedilerinden biri.
Sürprizle karşılaşmadan, şiddet ve gizli seks tuzağına düşmeden, çoluk çocuk bir arada izlenebilecek nadir dizilerden biri.
Settar Tanrıöğen, tıpkı Familya'da olduğu gibi, ölümcül bir hastalığa kapıldıktan sonra çocukları ile beraber yeniden 'aile olmanın' yollarını arayan bir fedakar baba portresi çiziyor. Tanrıöğen; abartısız, gerçek ama bir o kadar da 'örnek' bir baba olan Yufkacı Salih'i büyük bir başarıyla resmediyor. Ama dizide bir oyuncu var ki, resmen lokomotif... Neredeyse tüm diziyi arkasına almış, sürüklüyor.
Uraz Kaygılaroğlu, 'Haluk' rolünde büyüdükçe büyüyor.
Entrikacı ama sevgi dolu, hiperaktif ama duygusal, menfaatçi ama fedakar damat tipini oynamak öyle her babayiğidin harcı değil. Uraz, kimi zaman Jim Carrey tatları barındıran müthiş oyunculuğu ile göz kamaştırıyor.
Yeni sezonda 'Baba Candır' müthiş bir de transfer yaptı. Ekranda görmeyi özlediğimiz yetenekli oyuncu İpek Tuzcuoğlu'nu spor deyimi ile renklerine bağladı. Çok da iyi etti. Yufkacı Salih'in özel doktoru rolünde İpek Tuzcuoğlu diziye müthiş bir renk ve dinamizm kazandırdı. Yeni sezonun ilk bölümünde, onlara hem analık, hem babalık yapmaya çalıştığı halde evlatlarından hak ettiği ilgi ve sevgiyi bir türlü göremeyen Yufkacı Salih'in sözlerini bir kenara not ettim. 'Evlat' olmayı bir türlü beceremeyenler için...
"Bir babanın hayattaki yegane görevi ve işi; çocuklarının sağlığını, iyiliğini, onurunu koruyup kollamaktır. Ama bir evladın hayattaki birinci ve yegane derdi babasının mutluluğunu, sağlığını düşünmek değildir.' Hıh, kim söylemişse bu lafı, çok kötü zırvalamış.
Hayatta 'hayırlı evlat' diye bir şey vardır. Hayırsız evlat, evlat değildir. İşte bu yüzden Allah kimseyi evlatlarıyla sınamasın..."