Star'da cumartesi günü yeni bir dizi başladı, Hanımköylü... İçinde yine binbir klişe ile yüklü... Yeşilçam'da tutmuş ne kadar film varsa, hepsinden bir tutam serpmişler içine.
Bir de öylesine bir renk cümbüşü var ki, insanın içi kalkıyor. Birileri şöyle demiş olmalı: 'Millet ekranda cafcaflı renklerden hoşlanıyor. Diziyi mümkün olduğu kadar renge bulayın!' Ve ortaya boyacı küpüne daldırılıp çıkarılmış bir dizi çıkmış. Köy kahvesinin her bir sandalyesi bile farklı renk. Evlerin doğramaları fosforlu renge boyanmış. Hele o köylü kızların kıyafetleri... Kızlar az sonra folklor gösterisine çıkacakmış gibi giyinmişler. Allı morlu yemeniler, cırtlak kırmızı cepkenler, kanarya sarısı mintanlar... Bir de İç Ege şivesi ilgi görüyor ya, ortaya öylesine zorlama bir konuşma şekli çıkmış ki, senaristlerin ekstra espri yazmasına ihtiyaç kalmamış. Kızlar bütün günlerini internet başında geçiriyor, hatta internetten badminton raketi alıp, evin avlusunda oynuyorlar. Ama hâlâ 'Gelipduru, gidipduru' diye konuşuyorlar.
Olayların geçtiği köyün ismi Saklıköy! Gerçekten de bunca zamandır nerede saklanmış bu köy?