Dizinin ismi İstanbul Sokakları... Ama sanırsınız 12 milyonluk metropol, tek sokakta oturuyor. Çünkü herkes her an birbiriyle karşılaşıyor.
Mesela; holding sahibi, bir kıza sevdalanıyor. O kız, adamın annesinin şoförünün kızı çıkıyor.
Adam, şüphelendiği sevgilisini takip etmek için, köpeği Köpük'ün tasmasına canlı görüntü aktarabilen kamera koyuyor. Ama belli ki Köpük, kameramanlık eğitimi de almış.
Her şartta sahibinin ve onunla beraber oturan kişinin tam karşısına geçip boynundaki kamerayı onlara doğrultabiliyor.
Vallahi bu Köpük'ün yaptığı kusursuz kadrajları benim diyen tecrübeli kameramanlar zor yapar.
Kız, kalp nakli ameliyatı geçirmiş. Hastaneden çıktığı ilk gün ona sürpriz 'yeniden doğuş' partisi veriyorlar. Kız, hiç durmadan göbek atıyor.
Sonra eve geliyorlar. Kızın annesi, komşu kızdan rica ediyor:
"Kahveyi bize sen yapıver.
Şimdi bizimki yorulmasın..." Yahu kıza bütün gece göbek attıran siz değil miydiniz?
Bunlar hemen her dizide izlediğimiz ve artık yazmaya bile üşendiğimiz şirin hatalar.
Ama dizide öyle bir mesaj hatası vardı ki, affedilir gibi değil.
Babanın şoförlüğünü yaptığı yaşlı kadın, hasta kıza kalbini vermek için organ bağışı sözleşmesi imzalıyor.
Kızın beş günlük ömrü kalınca, şoför baba, yaşlı patronunu öldürmeye karar veriyor.
Onu arabaya bindirip son sürat duvara çarpıyor. (Her nasılsa şoför mahallindeki adam sıyrıklarla kurtuluyor, lüks otomobilin arka koltuğundaki kadın sizlere ömür) Kadın ölünce kalbini alıp bizim kıza takıyorlar.
Milleti organ bağışı yapmaları için ikna etmeye çalıştığımız şu günlerde alt metnin aymazlığına bakar mısınız! 'Sakın organlarınızı bağışlamayın; her an öldürülebilirsiniz!' Sevgili okurlarım, siz lütfen konu sıkıntısı çeken senaristlerin garip çırpınışlarına aldırmayın; organ bağışı yapmaya devam edin.