Survivor 2016'nın bu denli ilgi görmesini sağlayan nedenlerden biri de Türkiye'nin sosyal panoramasının küçücük bir adaya 'laboratuvar' olarak sığdırılması belki de... Her yarışmacının, ülkemdeki bir kesimi canlandırdığına inandığım için yarışmayı sosyal açıdan analitik buluyor, biraz da o gözle izliyorum. 'Olur mu öyle şey?
Oradaki insanlar açlık yüzünden değişiyor, olduğundan farklı bir karaktere bürünüyor' diye itiraz edebilirsiniz. Peki ya biz ana karadakiler aç değil miyiz? Kimimiz gerçekten de yeterli beslenemiyoruz. Kimimiz başarıya, kimimiz sevgiye, kimimiz huzura, kimimiz takdire aç... Aslında ülkemiz bu açıdan bakıldığında iki Survivor yarımadasından oluşuyor. Hepimiz, aslında 'dokunulmazlık' ve 'ödül' peşinde koşmuyor muyuz?
Adadaki kulisleri, dedikoduları, ayak kaydırma manevralarını, iki yüzlülükleri, eleman satışlarını kimse yadırgamasın, kınamasın. Biz burada sanki çok mu farklı yaşıyoruz? 'Ne pahasına olursa olsun kazanmak' ana ilkemiz haline gelmedi mi sanıyorsunuz?
İşte size en taze örnek:
Eskişehirspor-Akhisarspor maçında Eskişehirsporlu futbolcu sakatlanıyor.
Takım arkadaşları onun tedavisi için topu dışarı atıyorlar.
Tedavi bittikten sonra hakem hava atışında topu Akhisarsporlu futbolcuların önüne yuvarlıyor. Herkes bekliyor ki, onlar topu centilmence rakibe atacak.
O sırada bazı Eskişehirsporlu futbolcular, topun kendilerine verileceğinden o kadar emin ki, kenarda su molalarını uzatıyorlar. Peki Akhisarsporlular ne yapıyor?
Ayaklarına geçirdikleri topu centilmence karşı tarafa verecekleri yerde alıp gol atarak 3-2 öne geçiyorlar.
Üstelik pek çok Eskişehirli futbolcu o sırada kenarda su içerken...Sizi bilmem ama ben gönlümde kurduğum ada konseyinde kağıdıma Akhisarsporlu futbolcuların ismini yazdım...