Türkiye'nin en iyi haber sitesi
STELYO BERBERAKİS

Anılarla Dolu Bir Yılbaşı

Ankara gerçekten çok değişmiş ama bana göre iyiye doğru değil kötüye doğru yol almış

Geçen haftayı Ankara ve İstanbul arasında paylaştım... Aynı çocukluğumda olduğu gibi, yılın yarısını Ankara'da, geri kalanını da İstanbul'da geçirdiğim gibi... Ankara gerçekten çok değişmiş ama bana göre iyiye doğru değil; kötüye doğru yol almış... Aman sakın yanlış anlaşılmasın... Ben bugünkü Ankara'nın 25 yıl öncesine oranla çok değiştiğini kastediyorum. İnsanların hayata sıcak bakışları, en lüks lokantaların bile eski asaleti kalmamış; Ankara'nın İstanbul'a oranla "ilk" olma imtiyazının yerinde yeller esiyor... Hemen her semti birer küçük "kasaba" olmuş. Şehrin merkezi il sınırları dışına çıktıkça 25 yıl önceki Ankara'nın merkezi sanki yerle bir olmuş gibi... Tüm bunları "izlenimlerimi" soran Ankara temsilcimiz Aslı Aydıntaşbaş'a anlatırken, Ankara sayfası sorumlusu Yaşar Önel "negatif" izlenimlerimi Sabah'ın "Başkent" sayfasına yazmamı istedi... Yazıyı okuyan ve aynı nedenlerle yıllar önce Ankara'dan İstanbul'a göç eden birçok Ankaralı arkadaşım, yazdıklarımın "az bile olduğunu" ifşa etti... Yılbaşı gecesini eski Ankaralı arkadaşlarımla birlikte İstanbul'da geçirirken dikkatimi çeken bir şey oldu. Ankaralı arkadaşlarımın hepsi, hep Ankaralı arkadaşlar edinmiş, iş yaparken hep Ankaralı ortakları tercih etmiş; birbirleriyle evlenmişler... Sanki bilinçaltından kendi aralarında bir dayanışma içindeler... Neredeyse farkında olmadan (iyi anlamda) "Ankara Mafyası" oluşturmuşlar İstanbul'da... Ankara doğumlu olmaktan başka hepsinin ortak noktasının; aynı dönemde Ankara'da yaşamış olmalarından, aynı aile ve okul terbiyesini almalarından, o dönemin İstanbullular'ına oranla her zaman "ilk" olmalarından ve hep aynı nedenle İstanbul'a göç etmelerinden kaynaklandığı teşhisini koydum.

MEYHANE ASALETİ

İstanbul'da kaldığım son gece Rakıcı'da rakı içerken, içeri iki gün önce gittiğimiz meyhanenin sahibi Yakup girince ilk önce, "o gece kendi meyhanesine gitmediğimiz" için "dayak yiyeceğimizi" sandık... Ancak Yakup'un her zamanki gibi "etrafı kolaçan etmeye" çıktığını söyleyip, masamıza bir şişe ikram ederek ayrılması İstanbul'un meyhane asaletinde değişiklik olmadığını kanıtlamış oldu. Bir de değişmeyen kötü şeyler var... Yılbaşı gecesi İstiklal Caddesi'nde resmen saldırıya yani diğer bir deyişle resmen "ırzlarına geçilme" teşebbüsüne uğrayan üç Hırvat kız öğrencinin manzarası oldukça hayal kırıcıydı... Beyoğlu'nun ortasında üç yabancı güzel kıza saldıran onlarca aç "erkek" şakayla karışık "pandik atma" yöntemiyle içgüdüsel olarak cinsel duygularını tatmin etmeye çalıştı. Bu acı manzara, 30 yıl önce Türkiye'ye ilk kez gelen "mini etek" modasını uygulama gafletinde bulunan birçok genç kızın, aynı Beyoğlu'nda, bugünkü "erkeklerin" babaları tarafından taciz edilmelerini aklıma getirdi... Demek ki bazı alanlarda, mesela "açlık" konusunda hiçbir değişiklik olmamış. Bugünlerde AB üyeliği tartışma konusuyken; AB'nin "Yoldan geçen turist kızlara pandik atma yöntemiyle cinsel duygular tatmin edilemez" diye bir "kriteri" olmadığına göre "Bu açlık nasıl giderilir acaba?" sorusuna da şimdiden sağlıklı bir yanıt bulunması gerekiyor galiba... Bunun için de illa AB üyesi olmak gerekmiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA