Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Çocuklara af ve umut

Bozuk aile yapısı, çocuğun suç işlemesindeki önemli etkenlerden. Sürekli karı-koca kavgasının olduğu ailede çocuk suça yönelebilir

Çocukla suçu bir araya getirmek zor iş, ama erişkinler bu zor işi başarıyor. Kimi zaman çocukları sağlıklı yetiştirmeyerek, onlara doğruyu yanlışı öğretmeyerek, kimi zaman ise onları suç işlemek için yönlendirerek, teşvik ederek yapıyorlar bunu. Sonra kızıyorlar. Başkalarını suçluyorlar. Ya da çocukları affetmekten bahsediyorlar. Affetmek için suçlu olması gerek. Suçlu ise çocuklar değil. Çocukları suça yönlendiren birçok neden var. O nedenleri göz ardı edip, sadece arada acıma duygularıyla çocukları affetmekten bahsetmek büyükleri daha büyük yapmıyor. Suç ve şiddet sıklıkla birlikte kullanılan kelimelerdir. Her ikisinin kökeninde kalıtsal, biyolojik ve fizyolojik nedenler kadar, duygusal, toplumsal ve yakın çevre etkenleri de sorumlu tutulmaktadır. Bu etkenler; işsizlik, yoksulluk, siyasal durum, eğitim sistemi, yaşanılan çevre, aile, ruhsal sorunlar ve suçun ele alınış biçimi olarak sıralanabilir. Yapılan çalışmalar çocuklara ilişkin nedenler arasında en sık zekâ geriliği, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'nu ve davranım bozukluğunu işaret etmektedir. Ayrıca eğitim sisteminden uzaklaşma, çevre koşullarının kötü olması, yaşanılan çevredeki suç oranları ve suça bakış açıları çocukların suça yönelme nedenlerinden bazılarıdır. Ama en önemlisi ailedir. Çocuk, içinde büyüdüğü ailenin sosyal yapısından etkilenir. Ailenin birlik veya dağınık olması ya da anne-babadan birisinin ölümü, çocuğun duygusal gelişimini son derece etkiler. Ayrıca ailenin sosyoekonomik ve kültürel düzeyi, onun ilk sosyal deneyimlerini oluşturacak ve kişiliğinin gelişmesinde, ayrıca ebeveynin çocuğa sert ya da yumuşak tavırları, tutumları, ona değer verip vermemesi, ergenlik çağında ona yardımcı olup olmamasında son derece önemli rol oynayacaktır.

SUÇLULUK ÖĞRENİLİR
Bozuk aile yapısı da çocuk suçluluğunda önemli etkenlerden biridir. Yıkılmış ya da parçalanmış ailelerden gelen çocuklarla geçimsizliğin, sürekli karı-koca kavgasının olduğu, babası içki kullanan veya işsiz olan, ailede suçlu bireylerin bulunması durumunda da çocuk suça yönelebilir. Çünkü suçluluk, öğrenilen bir davranıştır. Anne, baba, çocuk ilişkilerinde, yalnızca ebeveynin çocuğa yönelik tutumu değil, aynı zamanda ailede suç işlemiş kişilerin veya suça meyilli bireylerin bulunması da çocuğun suça itilmesinde etkilidir. Bu tür ortamda yaşayan çocuk, saldırgan davranışlara tanık olur ve maruz kalır. Kendini koruma, yaşadığı sürece uyum sağlayabilme, kendisine aile ve bulunduğu çevrede yer edinebilme çabaları suçla birlikte şiddeti getirir. Suça karışmamış çocuklarda şiddet davranışının karışanlardan daha az görülüyor olması bu durumu göstermektedir. Özellikle ailede çocuğa şiddet uygulamak, aile içi ilişkilerin sağlıksız olması, ailede cezaevine girenlerin bulunması, aile içinde sürekli kavga olması gibi değişkenlerin saldırganlık davranışları ile ilişkili olduğu görülmektedir. Araştırmalara göre cezaevine girip çıkmış çocuklar, cezaevine girmeyen çocuklara göre daha fazla saldırganlık gösteriyor. Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına göre, çeşitli suçlardan dolayı halen tutuklu bulunan ve ailesi tarafından sahip çıkılmayan çocukların tahliye edilmesinden sonra kısa sürede tekrar suç işleyerek tutukevine döndükleri tespit edilmiştir. Mevcut sistem içerisinde bu nitelikteki çocuklara koruma, eğitim, yönlendirme hizmeti verebilecek kuruluşlar henüz oluşturulmamıştır. 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 15. maddesinde düzenlenen Çocuk Eğitimevleri derhal yaygınlaştırılarak hizmete sokulmalıdır. Suça yönlendirilmeyi önlemek içinse aile yapısının güçlendirilmesi, sosyal ve ekonomik koşullar gözetilerek risk altındaki çocukların desteklenmesi, çocukları suça ve şiddete sürükleyen ailelerin cezalandırılması, çocukların koruma altına alınması, olanaklı olduğu sürece çocukların eğitim sistemi içinde tutulmaya çalışılması hem çocuklar, hem toplum hem de ülke geleceği için koruyucu olabilir.

DOKTOR DİLEK YEŞİLBAŞ
Bu ay bu konuyu anlattığım bir bilimsel toplantıda bir meslektaşım "Bu çocuklardan kaç tanesini kurtarabileceksin, işe yarıyor mu yaptıkların?" diye sormuştu. Ben de "Kırma umutlarımı," demiştim. Elimden geleni yapıyorum ve bir kişi kaç tane çocuğa ulaşabilirse kârdır. Onlar büyür ve çok olurlar. İşte Hakkari'de mecburi hizmete giden ve risk altındaki çocuklarla ilgilenmenin, eğitmenin, boş zamanlarını doldurmanın, sporun önemini büyük çabalarla gösteren, ne yapılabilir diyenlere kocaman bir futbol takımıyla "Gönülden isterseniz, çok şey," yanıtını veren genç meslektaşım Dr. Dilek Yeşilbaş ve onun gibiler oldukça umudum devam edecek. Doktor olmak, psikiyatrist olmak örnek gösterilecek meziyetler ama hepsinden önemlisi başkalarını düşünen insan olabilmek. Çocuklarınıza göstereceğiniz ilk hedef bunu başarmak olmalı. Yoksa tüm bunları engellemek için uğraşmak yerine, bu çocuklara yaşlarına uygun kanunlarla, sağlıklı değerlendirme ve yargılama sistemiyle tedavi, rehabilitasyon ve korunma sağlamayan, onları aynı sürece gönderen ve böylece çocuklara karşın suç işleyen büyükleri kim affedecek?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA