Kimi kusurlarına karşın, özgün bir film; yaratıcı yanlarıyla etkileyen bir sinema örneği. Sanırım ilgiye değer bir yazar-yönetmen geliyor. Ertekin Akpınar'ın ilk filmi, bizlere bir grup arkadaşın öyküsünü anlatıyor. Adapazarlı bu genç adamları, önce çok kısa olarak 1999 yılında bir kahvede kâğıt oynarken görüyoruz. Ama sonra ünlü deprem oluyor ve onlar canlarını zor kurtarıyorlar. İçlerinden birini kurban verdiklerini de sonradan anlıyoruz. 10 yıl sonrasına geldiğimizde, hayat devam etmektedir. Ve arkadaşların kaderi pek değişmişe benzememektedir. Yine kahvede bol bol okey oyunu, hayata tutunmak için umutsuzca arayışlar. Özel yaşamları ise büsbütün perişan... Hemen hepsi depremde bir yakınını kaybetmiştir, hatta İrfan tüm ailesini yitirerek, yetenekli bir sanatçıdan alkolik bir boheme dönüşmüştür. Çoğu, sokakta görsek kaldırım değiştireceğimiz tehlikeli birer görünüm taşırlar: Aramızda dolaşan birer serseri mayın, patlamaya hazır birer canlı bomba... Ancak tümüyle serseri görünümlerinin ardında kırılgan kişilikler, açık bir yara gibi duyarlı yürekler yatmaktadır. Hepsi bir ilişkinin, bir sevginin, tutunacak bir dalın peşindedir. Ama bu kolay olmayacaktır. Bu 'kumarbaz görünüşlü melekler' öyküsü, özellikle ilk yarıda sinemamızda yaratılmış en hüzünlü filmlerden birine yol açıyor. Hüzün, hatta apaçık keder, adeta elle tutulurcasına perdeden salona taşıyor. Sonra denge biraz bozuluyor gerçi. Hatta kimi neşeli bölümler bile var. Filmin güçlü yanlarından biri, senaryosu. Akpınar'da gerçek bir yazar kumaşı var. Konuşmalar bir dönemin Fransız şiirsel-gerçekçi yapımlarını düşündürecek kadar şiir içeriyor. Hele başlardaki o uzun kadın-erkek diyaloğu... Birçok cümleyi yazıp başucunuza asabilirsiniz!.. Bir diğer özellik ise, bu kaybedenler hikâyesinin net biçimde gerçek bir olaya, toplumca yaşadığımız bir büyük felakete dayanması. Belki bunun kattığı çok önemli bir şey yok, ama belli bir gerçeklik duygusu yaratıyor. Yıllar sonra oyunculuk kumaşını bize hatırlatan Cem Davran'ın yanı sıra genç oyuncuların hemen tümü, görevlerini gayet iyi ifa ediyor. Ve ortaya mükemmel olmayan, yer yer sarkan, ama hayli kişisel bir film çıkıyor. Özellikle hüzün meraklıları bayılacak. Bu arada, haftanın iki Türk filmini birden düşünerek söyleyeyim: Filmlerimizin görüntü kalitesi giderek bozuluyor. Dijital teknoloji herkese film çekme yollarını açtı. Ama, görüntü sanatını sanki toprağın derinliklerine gömdü. Ancak, bu kader değil. Bakınız, Nuri Bilge de artık dijital çalışıyor, ama
Üç Maymun'un görsel düzeyi dünyayı kendine hayran bıraktı. Demek ki görüntü yönetmenlerimizin derslerini iyi çalışmaları ve bu güzel hikâyeleri aynı güzellikte perdeye taşımaları gerekiyor. Yoksa bu iş geri tepecek.
MELEKLER VE KUMARBAZLAR ***
Yönetim ve senaryo: Ertekin Akpınar/
Görüntü: Vedat Demir/ Müzik: Tolga Sunter/
Oyuncular: Cem Davran, İrem Altuğ, Hakan Gerçek, Bülent Şakrak, Hakan Meriçliler, Nail Kırmızıgül, Alp Korkmaz, Gözde Seda Altuner, Ayça Bingöl/ Hayalet Filmevi yapımı.