Bıkıyorum bazen, "yeter artık" demek istiyorum. Çünkü yazıyorsunuz, haykırıyorsunuz ama bakıyorsunuz aynı terane hala devam ediyor. Hanefi Avcı meselesi de bunlardan biri işte. Kendisini yeni tanıdım.
Bundan birkaç ay evvel, 17 Aralık sürecinden sonra Silivri Cezaevi'nde yaptığımız röportaj dolayısıyla.
Ama hakkında çok şey duymuştum.
Bizim sol cenahta adının her geçtiği anda nefretle yad edilen bir adamdı Avcı. Vaktinde solculara çok feci işkenceler yaptığı söylenirdi. Gerçi o bunu kabul etmiyor; "Zamanın ruhu gereği yanlışlarımız olmuştur ama işkence yaptığım kesinlikle doğru değil" diyor ama neyse...
Elbette ki... Bugün Avcı'nın cezaevinde olmasının nedeni iddia edildiği gibi geçmişteki işkence suçları filan olsaydı...Bu kalem zinhar onun lehine oynamazdı. Çünkü işkence en büyük insanlık suçudur. Kime yapıldığının, hangi şartlarda ya da hangi ruhla yapıldığının da fazlaca önemi yoktur benim nazarımda.
Bunu geçelim. Zira bu değil şu anda bizim mevzumuz. Mevzumuz Avcı'ya yapılan işkence!
O geçmişte yapmış mı yapmamış mı bilmiyorum ama ben ona 3 yıl 8 aydır bir işkence yapıldığını çok iyi biliyorum. Belki üzerine kaynar suyu döküp, falakaya yatırmıyorlar içerde. Ya da ellerini ayaklarını bağlayıp koca bir fareyle dar karanlık bir hücrede baş başa da bırakmıyorlar ama korkunç bir adaletsizlikle adamın hayatını bir zindanda zindan ediyorlar.
Değerli okurlarım... Hanefi Avcı, tam 44 aydır bir haksızlıkla karşı karşıya! Ve ne yazık ki hepimiz gizliden de değil, kapalı kapılar ardında falan da değil! Açıktan yapılan bu işkenceyi sadece seyrediyoruz.
Bilmiyorum daha ne kadar sürecek Sakalsız ve Çetesi'nin kirliliğini, devlet içerisinde yaptıkları pislikleri herkes uyur iken bir kitapta anlatıp ortalığa saçan bu adama yapılan zalimlik! Bilmiyorum! Ama gerçekten yeter artık! Gerçekten bu insafsızlığın bir son bulması gerekiyor artık! Başbakan Erdoğan'ın da, hükümetinin de bu konuda çok hassas olduklarını biliyorum. Hatta ve hatta biran evvel özgürlüğüne kavuşması noktasında hukuk neyi gerektiriyorsa talimatlar verdiğini de biliyorum. Ama olmuyor! Olamıyor!
Çünkü Avcı'ya yapılan haksızlığı ortadan kaldırmak için harekete geçmesi gereken Anayasa Mahkememiz, son açılış töreninde yaptığı konuşmayla hak, hukuk, adalet vesaire teraneleri ile pop starlara taş çıkartan Haşim Kılıç denen zat-ı muhterem kılını bile kıpırdatmıyor!
Peki neden böyle sizce?
Twitter ile ilgili başvuruyu bir günde gündemine alıp demokrasi havariliği cakası satan AYM neden suskun? Neden Avcı'nın 14 ay evvel yaptığı başvuruyu dikkate almıyor? Yoksa bizim bilmediğimiz birşey mi dönüyor perde arkasında? Ne o?
Yoksa gerçekten de vaktinde solculara yaptığı iddia edilen işkenceyle ünlenen Hanefi Avcı, Sakalsız'ın tetikçi savcılarının dediği gibi kripto bir Kominist ve Devrimci Karargah Örgütü üyesi falan mı? Ve kargaların bile güldüğü bu safsatalara bizim yüksek yargı üyelerimiz, yasalarımızın anası babası pozisyonundaki hukuk üstadları inananıyorlar mı acaba?
Söyleyeyim hiç biri değil! Emin olun, o mahkemenin başındaki şahıs da,onun güdümünde hareket eden bütün üyelerde Avcı'nın sırf Paralel Çete'yi deşifre ettiği; "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabından dolayı o hapislerde çürümeye mahkum edildiğini biliyor! Zaten bu korkunç adaletsizliği ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmamalarının nedeni de bunu bilmeleri! Çünkü şu çok net ki Sakalsız ve Çetesi öyle istiyor.
İlgiliye verdikleri mesajda aynen şöyle dedikleri iddia ediliyor; "Ne geldiyse başımıza bugün, bu Avcı denen herif yüzünden geldi! İlk taşı o attı! O yüzden bu herifle ilgili olabildiğince yavaş olunsun!
Olunmuzsa biz hızlanırız ve terse düşeriz hep beraber"
Sakalsız ve Çetesi ile terse nasıl düşülür varın gerisini siz düşünün artık! Bu erotik konuşmaların geçtiği bir tape de olabilir... Ya da bol akçeli rakamların yazıldığı bir dosya...