Geçtiğimiz hafta epeyce yoğun geçti. Önce Melih Gökçek ile televizyon programı için Ankara sonra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın seçim bölgesi Eskişehir'de röportaj ve bugün de (yani dün) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın memleketimdeki seyahatini izlemek için Malatya.
Buradaki program iki gün süreceği için izlenimleri bundan sonraki yazılarımda aktaracağım ama bugün biraz Eskişehir'den bahsetmek istiyorum sizlere.
Yıllar önce gitmiştim ben bu güzel şehre. O zamanlar bırakın sandallarla üzerinde gezinti yapmayı, pis kokusundan yakınına bile gitmek mümkün olmayan bir çaydı Porsuk. Yine bir koku var ama o kokudan eser kalmamış.
Kent Porsuk'la pek bi hoş birliktelik oluşturmuş. İş yoğunluğundan çok fazla gezemedim Eskişehir'i. Sadece Nabi Avcı ile röportaj yapacağımız mekan Odunpazarı ilçesinde olduğundan ancak bol bol orayı gezme imkanı buldum. İlk gittiğimde gezmek için neden olmadığından görmemiştim Odunpazarı'nı. O zamanlar, 'eski püskü, yıkık dökük bir bölge' deniliyordu. Şimdi ise adeta bir turizm merkezine dönüşmüş.
Türkiye'nin dört bir tarafından insanlar akın akın geliyor, restore edilip yeniden yaşam alanlarına dönüştürülen o eski ahşap evleri ziyaret için.
Neyse efendim... Önce o eski evlerden birinin bahçesinde enfes bir kahvaltı yaptık. Sonra da Atlıhan'da şahane ev mantılarını mideye indirdik.
Ve sıcak cam atölyesi, Tarihi Kurşunlu Cami Külliyesi, Lületaşı atölyeleri, tamamı ahşap olan konaklardan oluşan sokaklarında gezindik...
Tabii bu arada yaklaşan yerel seçimler nedeniyle şehri teslim alan; "Kim aday olacak ve acaba kim kazanacak?" kulislerini de tek tek not almayı ihmal etmedim.
Uzatmadan yazayım bunları yorumlarla birlikte. CHP'nin adayı yine tabii ki Yılmaz Büyükerşen.
Hoca 77 yaşına rağmen bir kez daha aday olmayı kafasına koymuş.
Öyle koymuş ki, CHP'den bir başka adayın çıkıp da, 'Eee ben de adayım!' falan deme şansı bile yok. Çünkü; "Hoca adayım" diyorsa eğer aday o olurmuş.
Kuaförde tanıştığım CHP'li bir üye diyor ki; "Daha önceleri adaylığa niyeti olanlar vardı ancak hocanın; "Yok bu defa da ben olacağım" demesi üzerine hepsi vazgeçti şansını denemekten. Çünkü hocanın olduğu bir yerde başka birinin asla şansı yok!"
İddiasına göre aday olmaktan vazgeçenlerden bir bölük bile kurulabilirmiş.
Şahsen bana çok komik geldi bu durum. Sadece Büyükerşen değil onunla benzer durumda olan siyasilerin hemen hepsine gülüyorum.
Çünkü algılayamıyorum o yaşta insanların son derece aktif olmayı gerektiren bu tür görevlerde bu kadar iştahlı olmalarını. Allah uzun ömür versin ama annem 71.
Babam 83. İkisi de sağlıklı çok şükür ama yine de bi 5 sene önceki gibi değiller. İster istemez sorunlar çıkıyor.
Ben ve kardeşlerimin elleri her zaman üstlerinde. Olmasa çok zor olur onlar için yaşam koşulları. O yüzden işte tuhaf geliyor yaşı epeyce ileride olan insanların siyasette özellikle de yerel yönetimlerde hâlâ bu kadar hırslı olmaları. Annemi bir belediye başkanı falan olarak düşünemiyorum inanın. Eyvah eyvah diyorum.Tansiyon var. Şeker var.
Eee yaşlılık sebebiyle ileri boyutlara varan unutkanlık da var. Bırakın bir belediyenin başkanlığına filan oturtmayı. Bir tuhafiye dükkânının başına oturtsak eminim o dükkânı ertesi günü bulamayız.
Şimdi son derece gerçekçi olan bu satırlara sadece Büyükerşen değil, onunla aynı konumda olan bütün siyasiler kırılacaktır biliyorum.
Ama ne yapayım? Birilerinin de bunları yazması gerekiyor.
Neredeyse son nefesine kadar belediye başkanlığı koltuklarını işgal etme niyetinde olanlara bu ülkede gençlerin de belediye yönetimlerinde söz sahibi olmak istediklerini hatırlatmak lazım. Vallahi ben ayıplıyorum.Toplumun da ayıplaması lazım. Sustukça, sessiz kaldıkça ve 'ya ayıp olur! Bişey dersek kırılırlar bize' dedikçe onların düşünüp de; "Hadi artık geri çekilme vakti geldi. Gençlerin önünü açmak lazım artık" diyecekleri falan yok!