Birileri aslı astarı olmayan iddialarla Paris'te öldürülen üç Kürt kadının cinayetinde tutuklanan Ömer Güney'le 3 yıl öncesine dayanan bir tanışıklığımız olduğu bilgisiyle beni hedef gösterip, konudan bi biçimde uzaklaşmama çabalasa da ben vazgeçmeyeceğim bu cinayeti sorgulamaktan. Çünkü gizemi ile gerçek her habercide merak uyandıran gazetecilik malzemesi bol bir mevzu Paris cinayeti...
Sorgulamayı, olayı araştıran Fransız Savcı François Molins'in geçen hafta basına yaptığı açıklama üzerinden yapmak istiyorum. Bir kere baştan söylemeliyim ben Molins'in cinayetle ilgili tüm bilgileri açıkladığına inanmıyorum. Kanımca anlattıklarından çok fazlasını biliyor ama soruşturmanın selameti açısından bazı noktalarda ketum bazılarında ise şaşırtmacalı yol izliyor.
Mesela nedir bu şaşırtmacalar? Molins zanlı Güney'in cinayet günü saat kaçta binaya girip kaçta çıktığını, ikinci kez binaya gelişinde saatin kaç olduğunu dakika dakika aktarırken şöyle bir ifade kullanıyor: "Arabanın bagajından bir şeyler alıp 12.11'de yeniden binaya giriyor. 12.56'da binadan elinde büyük bir çantayla çıkıyor. 46 dakika binada kaldığını tespit ediyoruz ama katliam büyük ihtimalle 12.43 ile 13.21 arasında gerçekleşmiş. Çünkü büroda bilgisayarın en son kullanıldığı saat bu!"
Soru 1: Madem bürodaki bilgisayardan iletişim en son 13.21'de kurulmuş. Peki Güney'in ofisten çıkışından 25 dakika sonra kurulan iletişimi bilgisayardan kim sağlamış?
Devam edelim... Molins cinayetin tek silahla işlendiğini söylüyor ve bunu aktarırken şu ifadeyi kullanıyor: "3'ü de başlarından 3'er kurşunla öldürülmüş. Boğuşma izi ve kavga yok. Binanın karıştırılmadığı görüldü. Toplam 10 kurşun sıkılmış. Bir silah kullanılmış 7.65'lik. Otomatik mi bilinmiyor. Susturucu kullanılıp kullanılmadığı bilinmiyor. Bir kovanda DNA izine rastlandı ama o izin Güney'e ait olmadığı tespit edildi!"
Soru 2: Paris'in ana caddelerinin üzerinde konuşlanmış o büroda susturucu kullanılmadan 10 kez üst üste kurşun sıkılması mümkün mü? Bırakın 10 mermiyi 7.65'ten çıkan bir merminin sesi bile etraftaki insanlara muhakkak, "n'oluyor?" dedirtir. Hal böyleyken Molins nasıl diyebiliyor ki; "susturucu kullanıp kullanılmadığını bilmiyoruz!" Bence bunu böyle söylemesinin nedeni, susturuculu silahın kullanımının cinayetin arkasında kesinlikle derin bir yapı olduğuna işaret etmesinden. Sıradan bir katilin susturuculu silah kullandığına pek rastlanmamıştır yeryüzünde. Bu silahlar genellikle profesyonel katillerin işidir ve bana göre Molins soruşturmanın selameti açısından böyle konuşmayı tercih ediyor.
Soru 3: Kadınların kafalarına sıkılan 3'er kurşunla öldürüldüğünü söylüyor ama 10. kurşunun kadınlardan birinin ağzına sıkıldığı bilgisini vermiyor. Acaba neden? Hedefin aslında kim olduğu bilgisini en azından şimdilik saklamak niyetinden mi?
Gazetecilikte şöyle bir saptama vardır: Genellikle ilk alınan bilgi her zaman en doğru çıkan bilgidir. Demek ki, cinayetten 5 gün sonra görüştüğüm Remzi Kartal'ın bana yaptığı ve benim de telefonla bağlanıp a haber'de Türkiye gündemine taşıdığım o 3 kişi bilgisi doğruymuş.
Molins yaptığı açıklamada değil ama öncesinde konuştuğu 24 TV'nin Paris muhabirine cinayetin tek silah ve tek tetikçiyle işlendiğini söylüyor. Silah tek ve bu silahı da bir kişinin kullandığı bilgisi doğru olabilir ama cinayeti bir kişinin tek başına işlediği bilgisi kesinlikle doğru değil. Aslında Fransız Savcı Güney'e ait olmadığını tespit ettikleri kovandaki DNA izini basınla paylaşarak bunu çok net biçimde ortaya koyuyor. Neyse size henüz görüştüğüm Paris'teki haber kaynağımın konuyla ilgili aktardığı şu enteresan bilgiyi de vereyim, yazıyı bitireyim:
"Güney'in bu işte tek olmadığını bütün Paris biliyor. 12.56'da ofisten çıkarken tekmiş ama kamera kayıtlarına göre binaya o ikinci girişinde yanında iki kişi varmış. Sanırım Fransızlar şimdi asıl tetikçi olan bu iki kişiye kapıyı açan Ömer'den onların kim olduğunu öğrenmeye çalışıyor!"