Paris'teki cinayetin ardından tutuklanan ilk isim Sivas Şarkışla'ya kayıtlı 1982 doğumlu Ömer Güney oldu. 5 yaşındayken ailesiyle Fransa'ya göç etmiş Türk kökenli bir Türkiye vatandaşı. Dün epeyce uğraştıktan sonra ailesini yakından tanıyan bir isme ulaştım. Adı bende saklı kişi şoktaydı. Çünkü Güney'in ailesinin geçmişinde koyu bir ülkücülük var ve mesleği avukatlık olan görüştüğüm şahıs; "Bırakın PKK'lı olmayı yıllarca ülkeyi bölüyorlar, bölücülük yapıyorlar diye PKK'yla mücadele etmiş bir ailenin ferdi bu çocuk. Nerden, nasıl gitmiş PKK'lıların arasına girmiş ve Kürt Deneği'ne nasıl üye olmuş akıl almaz bir durum" diyor.
Ancak ailesi kabul etse de, etmese de Güney'in Kürt Derneği'nin resmen üyesi olduğu gerçeği kabak gibi ortada. Geçmişine, kökenine baktığınızda tuhaf geliyor bu durum belki ama öyle. Bir hafta önce Paris'te yüz yüze görüştüğüm, Kürt Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ülker'i aradım dün. Ülker de, Güney'in ailesi gibi kesin bir dille reddediyor onun PKK'lı olduğu yönündeki iddiaları. Diyor ki: "Bu dernek yasal zeminde faaliyet gösteren bir STK. Her demokrat üye olabilir. Ömer Güney de Kasım 2011'de ikamet ettiği Villiers Le Bel'deki şubeye üye olmuş sıradan bir şahıs. Ara sıra derneğin gecelerine, faaliyetlerine katılmış. Bu arada tabii çocuk yaşta geldiği için Fransa'ya, Fransızca'ya çok hâkim. Dil konusunda sıkıntı çeken arkadaşlarımıza yardımcı olmuş ve bu yönüyle de güven vermiş etrafına. Sakine Cansız'la ilişkisi de böyle oluşmuş zaten. Şoförü deniliyor. Alakası yok. Tanışmıyorlar bile. Cansız Fransa'da oturumu olan ancak Almanya'da yaşayan biriydi. Oturumunu güncellemeye gelmişti Paris'e ve bu son gelişinde kendisine bürokratik işlemlerde yardımcı olsun diye Güney tavsiye edilmiş. Büyük ihtimalle tavsiye eden de öldürülen diğer arkadaşımız Fidan Doğan. Cinayetin işlendiği büroya Sakine Cansız'ı getirmesini isteyen de yine o. Güney'in cinayette parmağı olduğuna biz de eminiz ama cinayeti tek başına işlediğine kesinlikle inanmıyoruz. Cinayetin arkasında çok daha derin bir yapı var ve Fransızlar bu yapıyı ortaya bir an evvel çıkarmak zorunda! Aksi halde bu cinayet kara bir leke gibi alınlarında asılı kalacak!"
Ülker'in anlattıkları ve Güney'i yakından tanıyan hemşerisinin anlattıkları örtüşüyor aslında. Gerçekten de Ömer 'gerçek' bir PKK'lı değil. Ya Kürt Derneği'ne üye Kürtlerin Fransızca eksikliğinden faydalanıp onlar üzerinden para kazanmaya çalışan bir uyanık! Ya da Kürtler'in içine sızmış derin ellerin bir maşası... Hangisi olduğunu öğreneceğiz pek yakında ama elimizdeki verilerden hareketle biraz gazetecilik yapmakta da fayda var. Fransız Savcı Molins önceki yazdıklarımızı teyit etti ve cinayetin son derece profesyonel bir iş olduğunu açıkladı. Tartışma yok. Boğuşma yok. Öldürülenler itiraz bile edememiş katil ya da katillere. Kim ya da kimler ise o katiller görevlerini son derece soğukkanlılıkla halletmiş.
Şimdi... Hal böyleyken sormak lazım birkaç soru. Diyelim ki son derece profesyonel olduğu bizzat Fransızlarca tespit edilen bu cinayette tetiği çeken kişi Ömer Güney. Yani varsayalım ki katil o! Peki bu kadar profesyonel cinayet işleyen bir katil, bu kadar aptalca izler bırakır mı arkasında? Mesela cinayeti işlediği büroda su içtiği bardak gibi... Ya da cinayeti işlediği silahı koyduğu çantayı arabasının torpidosunda saklamak gibi... Ne yani kullandığı silahın barut izinin orasına burasına, çantasına bulaşabileceğini düşünemeyecek kadar salak bir katil mi Ömer? Diyelim salak! Ee peki o zaman nasıl başardı Fransız Polisi'ni bile komaya sokan bu cinayeti işlemeyi? Nasıl becerdi aynı anda, 3 kadını ve üstelik de birbirinden cabbar olduğu bilinen 3 kadını gözünü kırpmadan öldürmeyi? Siz inandınız mı bu hikâyeye? Ömer'e? Ömer'in bu cinayeti tek başına işlediğine? Ya da Ömer'in örgütte birilerinin hesap görmek için kullandığı tetikçi olduğuna? İnandınız mı gerçekten?