- Hocam, okuyabildiniz mi röportajı?
Evet. Siz haber verdikten sonra okudum. Söyleşide kullanılan fotoğraflardaki hani pempe bornozlu, seksi pozlar veren adam konu mankeni mi, yoksa mağdurun kendisi mi?
- Mağdurun kendisi hocam... Babasıyla ensest yaşayan o genç adam!
Gazetecilik açısından etik midir yapılan, değil midir bilemiyorum ama hekimlik açısından, bilim tarafından baktığınızda kesinlikle kabul edilir bir durum değildir. Çünkü hastanın teşhiri söz konusu burada. Ki bu da çok ama çok tehlikelidir. Sonrasında hiç arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılabilir.
- Nasıl yani hocam?
Hasta zarar görebilir teşhir nedeniyle.
- Ama hocam teşhir edilmeyi mağdur kendisi istemiş.
Bu çok normal. Çünkü ensest ilişki korkunç duygular yükler yaşayan insana. Bu söyleşideki hastanın anlattıklarından şunu anlıyorum ki aslında onun tek bir derdi var o da babasından intikam almak! Hasta, onunla yaşadıklarını topluma olduğu gibi anlatarak, onu teşhir ettiğini düşünüyor ama bu arada maalesef kendini de teşhir ediyor. Bu yüzden de bundan sonra sorun yaşayacak o kişi. Girdiği ortamlarda farklı bir ilgi görecek artık. Belki kabul görmeyecek. Belki dışlanacak. Ya da belki mağduriyetinden dolayı olağanüstü ilgi görecek. Her bakımdan zarar görecek yani. Belki birgün anlattığına pişman olacak ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkacak. Ya da belki de birgün kendisini teşhir eden gazeteciye gidip, 'Ben hastaydım. Neden beni toplumda teşhir ettin? Beni neden kullandın?' diyecek. Bu tür olaylarla karşılaşıyoruz sık sık. Onun için bu tür söyleşilerden evvel gazeteci muhakkak bir hekime danışmalı ve onun göstereceği yolda ilerlemelidir.
- Türkiye ensestte hangi noktada?
Çok yoğun yaşanıyor. İnanılmaz vakalar var bize gelen. Bunun için konuşmak lazım bu konuyu. Mücadele için bilimsel ve hukuki bütün yolları denemek lazım. Bunu yaparken de elbette ki mağdurların yaşadıklarını da zaman zaman topluma aktarmak lazım. Ama tabii Ayşe Arman'ın yaptığı gibi değil! Kim, hangi yazıyı yazarsa yazsın, hangi haberi yaparsa yapsın ensesti bu kadar basite indirgememeli. Normalmiş, sıradan bir meseleymiş gibi göstermemeli. Biz hekimler ensest mağduru kişilerle yapılan söyleşilerde, mağdurun kimliğinin kesinlikle gizlenmesini salık veririz. Buna çok dikkat ederiz. Tabii ki nihai kararı hasta verir ama bir hekim o teşhir gerçekleşmesin diye sonuna kadar uğraş vermek durumundadır. Eğer hasta ikna olmuyorsa gerekirse o söyleşiyi yapan gazeteciyi arayıp bilimsel olarak bunun sakıncalarını anlatmalı ve söyleşinin bu biçimde yapılmasını engellemelidir. Çünkü burada mühim olan toplumun bu konuda aydınlanmasından evvel hastanın zarar görüp görmemesidir. Buna dikkat etmek gerekir.
- Son olarak neler diyebilirsiniz kısaca bu ensest röportajına ilişkin.
Konu çok isabetli. Konuk da! Çünkü gerçekten de Türkiye'de ensest çok yoğun yaşanan bir olay. Ama söyleşinin biçimi ve sunumu çok yanlış olmuş. Kimliğin afişe edilmesi başlı başına sorunlu bir durum ama buna rağmen ensest mağduru delikanlının yaşadığı trajedi tam olarak yansıtılamamış. Ensest mağduru olduğunu söyleyen kişi topluma pembe bornozlar içerisinde, film yıldızı havasında sunulmamalıydı kesinlikle. Öylesine sevimli bir havada sunulmuş ki, maalesef toplum ensest konusunda duyarsızlaştırılmaya itilmiş. Bir de tabii söyleşide mağdur kişinin 'biseksüel' olduğunun da altının çizilmiş olması söyleşiyi okuyan insanlarda, "Ensest yaşayanlar eşcinsel ya da biseksüel olur!" gibi son derece yanlış ve tehlikeli bir algının oluşmasına sebep olmuş!