Her yazarın, gazetecinin favori bir mekânı vardır yaz ayları için.
Mesela, Cunda Adası deyince akla Bekir Coşkun gelir.
Benimki de Avşa'dır.
Bu adaya ilk kez 30 yıl önce gelmiştim.
Önceki gün arabama atlayıp adayı bir baştan, diğer başına turlayınca ister istemez 30 yıl öncesi geldi gözümün önüne.
Ne çok değişiklik olmuş meğer.
Mesela o zamanlar adanın, Marmara Adası'na bakan tarafı neredeyse bomboştu.
Yolu bile yoktu.
Tek bir ev görmek mümkün değildi.
Baktım ki, "Mavi Koy''dan, Araplar köyüne kadar uzanan bölge boyunca da insanlar yaşıyor artık.
Bir de mesela 20 yıl önceki pansiyon işletmeciliğinden filan eser kalmamış. Eskiden adanın yerli halkı yaşadığı evi, yazın oda oda kiraya verip gelir elde ederdi.
Şimdi dış yatırımcıların girişimci ruhuna ayak uydurmak zorunda kalan yerli yatırımcılar bile banyosu, tuvaleti, mutfağı müstakil olan yepyeni, gıpgıcır pansiyonlar yapmışlar.
Bu arada duydum ki, bazı turizmciler harıl harıl yer arıyormuş adada otel yapmak için.
Keşke gerçekten her koya marka değeri yüksek, mesela Mövenpick ya da Rixos, Divan, Dedeman gibi oteller yapılsa.
Çünkü Avşa'nın toplam bir kaliteye ulaşması için olması gereken bu!
Daha önce Yunan Adaları ziyaretim sonrası değinmiştim kaleme aldığım bir yazıda.
Demiştim ki; "Yılda 1 milyon turist alan Mykonos'tan, Avşa'nın gerçekten hiçbir farkı yok! Aksine Avşa'nın fazlalığı var."
Gerçekten de öyle!
Mesela Mykonos'ta denize girmek için en aşağı 20 dakikalık araç yolculuğu yapmanız gerekiyor.
Oysa Avşa'da limana adım attığınız anda 100 metre sağa ya da sola yürümeniz yetiyor denizle kucaklaşmak için.
Peki Avşa hem marka değeri olarak, hem de tanınabilirlik ve gelen ziyaretçi sayısı olarak neden bir Mykonos'un gerisinde?
Çünkü bu adada hiç kimse pahalı konaklayıcılara yönelik proje geliştirmiyor!
Düşünün Mykonos'ta en düşük yatak ücreti 60, en yüksek 500 euro. Avşa'da ise bir gecelik yatak ücreti 20 TL'den başlayıp, ancak 100 TL'ye kadar çıkabiliyor.
Kastım, "Ucuza tatil yapmak isteyenleri defterden silin!" demek filan değil.
Ucuz fiyatlı yerler elbette ki olsun ama bu arada parasına kıymak isteyen zengin müşteri de göz ardı edilmesin!
İki ada o kadar birbirine benziyor ki!
Mesela aynı Avşa'da olduğu gibi Mykonos'un da o dar sokaklarında gezerken dünya markalarının sıra sıra dizildiğini görmüştük.
Dior, Chanel gibi.
Neden mesela Avşa'da da ünlü yerli markalar mağaza açmasın?
Sonuçta senede en az 100 bin insan ziyaret ediyor bu adayı.
Adım gibi eminim Mustafa Koç, Avşa'nın denizini keşfetse fırsat buldukça kaçar bu adaya.
Kaçar da nerede konaklar?
Hangi işletme hizmet verebilir, Koç ve ailesine?
Düşünün. Koca adada bu konsepte sadece bir tane otel var.
O da, "Beyazsaray".
Yıllar evvel kendilerine yazlık ev yapmak için aldıkları koyda şimdi mütevazı bir otelle Avşaseverlere full hizmet vermeye çalışıyor Turhan Bey ve eşi Esen Hanım.
Ama onlar da benim söylediğim şeyi söylüyor.
"Bu tür projelerin artması, lükse dönük yatırım yapılması bizim de işimize gelir. Biz de daha kaliteli hizmet için çabalarız" diyorlar.
Arabayla turlarken başka yenilikler de gördüm tabii.
Mesela Bodrum'dakilere, İstanbul'dakilere bile taş çıkartacak, Avrupa standartlarında "Arena" diye yeni bir dans mekânı yapılmış.
Açılışını Hadise'nin yaptığı mekân, yanı başındaki yılların Tanz'ına rağmen tıklım tıklımdı.
Acayip beğendim.
Tertemiz.
Jandarma gençleri bilumum zararlı işlerden korumak için nöbet tutuyor kapısında sabaha kadar.
Mesela Arena'yı gezerken aklıma eğlence sektörünün bir numarası İzzet Çapa geldi.
Gelse buraya. El atsa. Eminim onun her yaptığı projenin peşinden giden İstanbullu bu kez Avşa'yı mesken tutar kendisine.
Ben Belediye Başkanı Cevdet Çağlar'ın yerinde olsam, marka değeri yüksek işadamlarına, yatırımcılara oturup mektup yazarım tek tek.
Derim ki; "Burnunuzun dibinde, yatırımın âlâsını yapacağınız muhteşem bir ada var. Sonuçta Avşa'ya hizmet, bu vatana, Türkiye turizmine hizmettir. Hem yabancı, hem de yerli turistin ilgisini çekecek kaliteli bütün projelerinizin arkasındayız. Yeter ki siz gelin ve yeter ki kalitelerinizle bize el verin!"
Başkan bunu yapar mı, benim gibi düşünür mü bilmiyorum ama bu adayı her ziyaretimde kendisine sorduğum soruyu bir de buraya yazıyorum:
"Niye kendi değerlerimize bu kadar nankörüz? Neden gerçek kıymetini anlama konusunda hep en son geleniz?"