Türkiye'de genel kaidedir. Vatandaşa gerçekler söylenmez. Önemli olanlar vatandaştan saklanır, önemsiz olanlar ise şiddetle tartıştırılır.
Mesela şeffaflık ve hesap verme üzerine yapılan tartışmalar böyle. Kamu maliyesinin denetimi ve hesap vermesi sürekli dile getirilir ama kamuyla iş yapan özel sektörün şeffaflığı ve hesap vermesi hemen hemen hiç dile getirilmez. Konunun özel sektör boyutu tartıştırılmaz.
Bu genel kural gene bozulmadı ve bir sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Sayıştay'ın kamu denetimi üzerindeki önemi, askeri harcamaların denetimi ve demokratikleşme üzerine bir çalışma yaptı.
Oysa aynı TESEV Avrupa Birliği uyum yasalarının en önemlisi olan yeni TTK'nın şeffaflık getiren maddeleri TÜSİAD ve TOBB'un yoğun lobisiyle yok edilirken hiç sesini çıkarmadı. Yeni TTK tam yürürlüğe gireceği sırada değiştirildi. Şirketten para çekme yasağı, faturaya isim yazma zorunluluğu, sahte şirket kurmayı engelleyen hükümleri, uluslararası muhasebe standartlarına göre hazırlanan bilançoların internet sitesinde yayınlanma zorunluluğu kaldırılmasaydı, bugün Türkiye'de kamu maliyesinde pek çok gri alan şeffaflaşacaktı.
TESEV de böyle uzun uzun araştırmalar yapmak zorunda kalmayacaktı. Çünkü kamudan ihale alan ve kamuyla iş yapan firmalar aldıkları ihaleleri ve yaptıkları işleri internet sitelerinde yayınlamak zorunda kalacaklardı. Böylece bir bürokrat ya da bir politikacı ne kadar gizlemek istese de kamuda yapılan işler, askeri ihaleleri kimlerin aldığı bilgileri saklanamayacaktı.
İşte bu gerçek ortaydayken, yeni TTK'nın şeffaflık maddelerinin değişikliğine hiç ses çıkarmayacaksınız ama bizi Sayıştay yasasıyla oyalayacaksınız. Sayıştay TBMM adına devlet gider, gelir ve mallarını denetler. Bu denetimin askeriye dışında ne kadar doğru yapıldığı da tartışılıyor zaten. Nitekim Başbakan Erdoğan da "Maden ruhsatlarının yıllarca ucuz bedellerle adeta yağmalandığını" belirtti. Ve bu yağmayı yeni ortaya çıkardıklarını ve önlem aldıklarını söyledi. Oysa iyi işleyen bir kamu denetimi mekanizmasının yanında bir de TTK'nın getireceği özel denetim mekanizması olsaydı böyle bir olay yaşanmazdı. Çünkü AB ülkelerinde uygulanan ticaret yasalarında olduğu gibi kimlerin hangi maden ruhsatlarını kaç lira bedelle aldıkları özel şirketlerin web sitesinde görülecekti.
Gelelim Sayıştay'ın denetim seviyesine...
Bu yılın kamu bütçesinin 85 milyar lirası maaş, 85 milyar lirası sosyal güvenlik kurumuna transfer, 52 milyar lirası borç faizinden oluşuyor. Bunların denetiminde sadece bordro kontrolü yaparsanız pek fazla bir yolsuzluk bulmak mümkün olmaz. Ancak 28.5 milyar lira tutarındaki devletin mal ve hizmet alımını oluşturan kalemler yoğun bir incelemeye girer. Bu mal ve hizmet alımı kaleminin milli gelirin içindeki payı ise sadece yüzde 2.5'tur.
Oysa TTK kapsamında yapılan bir denetim ve şeffaflık tüm milli geliri kapsar. Kamu kesimiyle iş yapanlar da dahil olmak üzere Türkiye'de bütün firmaların işlemleri ancak TTK'nın şeffaflık hükümleriyle açığa çıkartılabilir.
İşte bu nedenle yeni TTK'nın şeffaflık hükümleri TÜSİAD ve TOBB'un baskısıyla değiştirilirken hiç ses çıkarmayıp, sadece Sayıştay denetimiyle yetinmek ve "Sayıştay denetimi, demokrasiye giden yoldur" demek, doğru bir söylem değildir, düpedüz bir kandırmacadır.
Ne diyelim... TESEV'in yeni TTK değişikliklerine sessiz kalıp sadece Sayıştay'ı öne çıkarması, vatandaşa uyku hapı dağıtmaya benziyor.