WikiLeaks belegelerine göre, Koç Holding'in sahipleri ve üst düzey yöneticileri, 9 Temmuz 2009'da ABD Ankara Büyükelçisi ve ABD Hazine ve Ticaret Bakanlığı temsilcileriyle buluşuyorlar.
Görüşmede, ekonomiden siyasete Türkiye'yle ilgili her şey konuşuluyor. Koç Holding yöneticilerinin anlattıklarını, ABD Büyükelçisi sonra hemen rapor olarak düzenleyip Washington'a gönderiyor.
Dün Taraf'ta yayınlanan WikiLeaks belgesine göre, Koç Holding yetkilileri, 2008'de sona eren IMF programının AK Parti Hükümeti tarafından yenilenmemesinden endişe duyuyorlar. IMF programı olmaksızın, Türk özel sektörünün, geri ödemesi, 2009'da yapılacak olan 20 milyar dolarlık borcunu döndürmesinin çok zor olacağını belirtiyorlar.
IMF'siz kotarılan 2009 bütçesinin bir felaket olduğunu da Amerikalı yetkililere söylüyorlar. IMF ile yeni bir ekonomik program hazırlandığı takdirde, Türkiye'ye halihazır mali durumunda çok yardımcı olacağını ileri sürüyorlar. AK Parti Hükümeti'ni, "derin denizle şeytan arasında sıkışmış" halde görüyorlar.
Zira onlara göre Hükümet bir yanda IMF programına ihtiyaç duyuyor.
Diğer yanda da böyle bir IMF programı, 2011 parlamento seçimleri öncesinde hükümetin popülist politikaları uygulamasına engel oluşturuyor. Koç'lar, IMF müzakerelerinde asıl tıkanma yaratan noktaların teknik değil siyasi olduğunu düşünüyor.
WikiLeaks belgelerinde yer alan bu kısmı değerlendirdiğimizde, Koç Holding'in asıl korkusunun, "AK Parti Hükümeti'nin IMF'nin bütçe vesayetinden kurtulması" olduğu görülüyor.
Nitekim IMF'siz hazırlanan ilk bütçenin felaket olduğunu söylüyorlar. Aslında şu anlaşılıyor ki, askeri harcamaları azaltıp, eğitim ve sağlık harcamalarını çoğaltan bir bütçeyi, asıl kendileri için bir felaket olarak değerlendiriyorlar.
Gelelim 2009'un geri kalan bölümünde, Türk özel sektörünün 20 milyar dolarlık borcunu döndürmesinin zor olacağı iddiasına...
Amerikalılara, Türkiye'yle ilgili "borçları geri ödeyememe tehlikesi" nden söz eden Koç'ların, bizim özel sektörün, borçlarının bir kısmını, bir cepten diğer cebe borçlanma olarak "back to back" yaptığını...
Gerçekte, borcun alacaklısı ve borçlusunun aynı kişi olduğunu bilmemesi mümkün değil.
Buna rağmen, borçların çevrilemeyeceği düşüncesi, Türkiye ekonomisiyle ilgili beklentileri olumsuza çevirmenin bir altyapısı olarak hazırlanıyor. Zaten belgenin bir yerinde Koç'lar, Türkiye'nin başlıca zorluğunun tüketici güvenini yeniden sağlamak olduğunu ifade ediyor.
Hemen hatırlatalım, bu ülkede tüketici güveninin kaybolması için kriz lobisi elinden geleni yaptı. Amerikan kaynaklı krizi Türkiye'de çıkmış gibi gösterdiler. Bunun için tüketiciye, medyada sabahtan akşama olumsuz beklentiler dayatıldı. Türkiye'de bir tek banka batmadığı halde, kriz lobisi, yurtdışı fonlarda yatırım yapıp kaybettikleri paraları Ankara'dan istedi. Yani kendi zararını vatandaştan talep etti. Sonra da bu talepleri asılsız iddialar izledi. IMF'den 35 milyar dolar alınmadığı takdirde, özel sektörün borçlarını ödeyemeyeceği ileri sürüldü.
WikiLeaks belgelerine göre, Koç'ların Amerikalı yetkililere anlattığı diğer konular da şunlar: IMF programında anlaşma sağlanamaz ise, Koç'lar iç piyasadan daha fazla kamu borçlanmasının yaratacağı dışlama etkisinin (Crowding out) yaşanacağından da korkuyor. Bu konu, adeta provoke edilircesine ABD elçisine bildiriliyor. Oysa bu korku da çok hayali...
Dünyada faizlerin gerilediği, emtia fiyatlarının kriz öncesinin üçte birine düştüğü bir ortamda, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2'nin altında olan, borç yükü yüzde 40'ta seyreden Türkiye devletinin borç bulması hiç zor olmazdı. Bu gerçeği iş dünyası da o dönemde pekala biliyordu.
Ayrıca zaten çıkarılan olumsuz beklentilerin gürültüsüyle geriletilen iç talebin yatırıma izin vermemesi sonucunda, Türk bankalarının özel sektörü fonlaması ihtimali de azaldığından, "dışlama etkisinin" düşünülmesi "yersiz karamsarlıktan" başka bir şey olamaz.
Kısaca AK Parti'ye olan kişisel muhalefet pek çok beyaz Türk'te olduğu gibi Koç'ların ekonomik aklını iyice karıştırmış. Faizlerin düştüğü, emtia fiyatlarının üçte bire gerilediği, petrol fiyatlarının gerilediği, bütçe açığının, borç yükünün düşük, bankaların sağlam olduğu bir Türkiye'de, özel sektörün borçlarını çevirmeyeceği endişesi, Türkiye ekonomisinin durumunu ve işleyişini biraz bilenler için bile o dönemde tam bir kurguydu.
Ama Türkiye'de bütçe vesayetinin IMF'ye, siyasi vesayetin de askeriyeye ait olarak sürdürülmesini istiyorsanız, o zaman durum tabii ki değişiyor. WikiLeaks belgelerinden anladığımıza göre, beyaz Türklerin beyinlerinde asıl tıkanma yaratan nokta ekonomik ve teknik değil, siyasi oluyor. O dönemde AK Parti Hükümeti'nin, birtakım iş dünyasının bu siyasi hamlesini anlayıp, "siyasi" cevap vermesinin ve IMF ile anlaşmamasının, Türkiye halkı için ne kadar hayırlı olduğu sadece Türkiye ekonomisinin bugünkü yüksek performansıyla ortaya çıkmıyor. O dönemde IMF ile anlaşma yapmamanın Türkiye için ne kadar isabetli olduğu, Taraf'ın açıkladığı WikiLeaks belgeleriyle de artık iyice anlaşılıyor.