Faiz lobisi, "enflasyon artacak, dolayısıyla faizler yükselecek" beklentisiyle Hazine bonosu alımlarını durdurmuştu. "Hazine faizleri, yüzde 10 seviyesinin üzerine çıksın da öyle alalım" planları vardı. Ama dün açıklanan mart ayı enflasyon rakamları faiz lobisinin hesaplarını bozdu.
Mart ayında tüketici fiyatları yüzde 0.42, üretici fiyatları ise yüzde 1.22 oranında yükseldi. Tüketici fiyat artışı beklentilerin altında, üretici fiyatlarındaki artış ise beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Yıllık olarak tüketici enflasyonu yüzde 3.99'luk oranla son 41 yılın en düşük seviyesine indi. Tam 41 yıl önce 1970 yılı Haziran ayında bu seviye de görülmüştü. Üretici fiyatlarına gelince, yıllık olarak mart ayında yüzde 10.08 oranında arttı.
Peki tüketici fiyatlarındaki gerilemenin sebebi ne? Tüketici fiyatlarında gerilemenin sebebini, bir ay öncesine göre gıda ve alkolsüz içeceklerdeki yüzde 0.41 oranındaki fiyat düşüşüne bağlayabiliriz. Özellikle sebze fiyatlarındaki gerileme mart ayında tüketicileri çok rahatlattı. Geçen yıl peşpeşe rekorlar kırarak yükselen kuru soğan fiyatı sadece Mart ayında yüzde 13.32 oranında geriledi. Domates ve salatalık fiyatları da benzer bir biçimde yüzde 16.19 ve 19.55 oranlarında azaldı.
Tüketici fiyatlarındaki gelişmelere bölgeleri dikkate alarak bakarsak... Mart ayında tüketici fiyatları yıllık olarak en çok yüzde 5.70 oranıyla Malatya, Ağrı, Bingöl, Tunceli bölgesinde arttı. Yıllık bazda en az artış ise yüzde 2.71 oranıyla Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesinde gerçekleşti.
Başkent Ankara'da yıllık enflasyon yüzde 4.42 olurken, İstanbul'da yıllık enflasyon yüzde 3.29 oranında yükseldi.
"Çekirdek enflasyon" olarak tanımlanan, "gıda ve alkolsüz içkiler, enerji, alkollü içkiler, tütün ve altın" gibi sık oynayan fiyatların endekse alınmadığı enflasyona gelince... Çekirdek enflasyon da yıllık olarak yüzde 3.77 oranında gerçekleşti. Bu oranın, tüketici enflasyonuna yakın olması bir risk olarak algılansa da, genel enflasyon rakamının yüzde 4'ün altına inmesi, önümüzdeki aylarda enflasyon korkusunu azalttığından, ekonomi yönetimi de bir miktar rahatlayacak. Zaten enflasyondaki gerilemenin etkileri hemen görüldü. Hazine bono ve tahvil faizleri dün düştü.
Peki faiz lobisi ne umdu, ne buldu?
Merkez Bankası'nın kredi arzını daraltıcı tedbirleri almasını fırsat bilip, faizleri sebepsiz yükselten bankalar, Hazine gösterge tahvili olan 7 Aralık 2011 vadeli tahvil faizlerini bileşik olarak yüzde 9.10 seviyesine kadar fırlatmışlardı. Bankalar, enflasyona bağlı olarak faizleri daha da yükseltmeyi hedefliyorlardı ki.... Enflasyon cephesinden " kötü haber" geldi. Düşük çıkan enflasyon oranı nedeniyle, bahse konu olan Hazine tahvilinin bileşik faizi yüzde 8.87 oranına geriledi.Böylece yüksek faiz lobisinin beklentileri gerçekleşmedi. Şimdi faizleri yükseltmek için başka bir sebep bulmaya çalışacak, başka planlar yapacaklar.
Gelelim paranın patronu Merkez Bankası'nın asıl yapması gerekene...
Merkez, gösterge faizlerini bir miktar daha geriletebilir. Çünkü yılın son çeyreğinde başlayabilecek küresel faiz artırımlarına yer açabilmek için nominal faizlerde indirim yapmak gerekiyor. Aksi takdirde küresel faiz artışına paralel olarak yapılacak faiz artışları, Türkiye'de reel faizleri yine göreli olarak çok yüksek tutacak ve Türkiye üreticisinin rekabet gücünü iyice bozacak.
Kaynak dağılımını doğru yapmak ve ihracata dönük mal üretmek için rekabetçi bir döviz kuruna ihtiyaç var. Bunu yakın geçmişte bizzat yaşayarak gördük ve uzun dönem inatla sürdürülen " yüksek faizdüşük kur "politikasının bedelini, ekonomide kaynakların yanlış dağılımıyla iyice ödedik. Artık şu çok açık... Ekonomiyi ilerletmek için faiz lobisini geriletmek gerekiyor. 2023 yılında hedeflenen 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ancak rekabetçi bir döviz kuruyla ulaşabiliriz.