Anayasa referandumunu erteletmek için kanlı bir senaryo planlandı ama tutmadı. İki ilçede girişilen etnik çatışma senaryosundan gene derin kışkırtmalar çıktı ve senaryo anında bozuldu. Referandumu erteletemeyeceklerine göre, şimdi CHP, MHP, BDP ve statükocu iş adamlarının oluşturduğu "hayır cephesi" var güçleriyle AK Parti'yi zayıflatmak için "hayır kampanyalarını" yoğunlaştıracaklar.
Gelelim bir türlü mayası tutmayan anayasa referandumunu erteletme planlarına…
Olayların yaşandığı Dörtyol ve İnegöl sanayinin yoğunlaştığı ilçeler arasında sayılıyorlar. Dörtyol'dan dört firma en büyük 500 sanayi şirketinin arasına giriyor. Hatta firmalardan bir tanesi ilk yüzde yer alıyor. İnegöl de öyle… O da, mobilya ve tekstilde yoğun yatırımların olduğu bir ilçe. Bir ortak yönleri de şu.
Hızla sanayileşen bu iki ilçe son yıllarda çok fazla göç aldılar. Dolayısıyla bu yönleriyle etnik köken olarak provokasyona müsait hale geldiler.
Amaç bu iki ilçede etnik çatışma çıkartarak beş, on bin kişinin ölmesini sağlamaktı. Zaten bunun işareti de gelmişti. Olacakları sürekli önceden söyleyerek aslında kitlesine talimat vermekte olan Abdullah Öcalan, basında yer alan son avukat görüşmelerinde böyle bir senaryodan bahsetti. Binlerce kişinin ölebileceğini söyledi. Ama bu provokasyon da başarıya ulaşmadı. Halk çatışmadı ve provokasyonları yapanların kimler olduğu ortaya çıkartıldı. Eğer provokasyonlar dört polisin şehit edilmelerinin ardından planlandığı biçimde sonuçlansaydı, kanlı olaylar nedeniyle olağanüstü hal ilan edilecek ve anayasa referandumu ertelenecekti.
Gelelim Kılıçdaroğlu'nun kehanetine… Hayır cephesinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta Milliyet'ten Fikret Bila'ya verdiği röpörtajda "Türkiye'nin karpuz gibi ortadan ikiye bölündüğünü" ileri sürdü. Başbakan olmaya aday bir şahsın provokasyon olduğu açıkça görülen olayların ardından hiç 'derin kışkırtmalar'dan bahsetmeyip, sadece bölünmeden söz etmesi gerçekten çok tuhaf! Acaba hangi bilgiye dayanarak bunu söyledi?
Çünkü Türkiye'yi yönetmeye aday bir kişi olarak Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerinin ekonomik ve siyasi hiçbir dayanağı yok. Ayrıca eski bir maliye bürokratı olan Kılıçdaroğlu'nun, aşağıda vereceğimiz rakamların ne anlama geldiğini bilmemesine de imkân yok.
Türkiye Hazinesi'nin sattığı 2021 yılı vadeli euro tahvillere 23 ülke yatırımcısından ihraç tutarının beş katı talep geldi. Türkiye, yüzde 5.6 oranıyla en düşük maliyetle borçlandı. Karpuz gibi bölündüğü iddia edilen bir ülkenin 12 yıl vadeli Hazine tahvillerine hiçbir yatırımcı parasını yatırmaz. Ayrıca önceki gün açıklanan program sonrası izleme raporunda, IMF, Türkiye'nin büyüme hızını yıl başında yüzde 3.7 oranında tahmin ederken şimdi yüzde 6.1 oranında büyüyeceğini öngörüyor. Hiç bölünen bir ülke büyür mü? Bölünen ülkenin büyümesi durur. Çünkü ekonomik kararlar beklentiye dayanır. Bir ülkeyle ilgili olumsuz beklenti o ülkenin ekonomisini küçültür. Olumlu beklenti bir ülkenin ekonomisini büyütür. O halde Kılıçdaroğlu'nun bölünme iddiasını açıklığa kavuşturmasında fayda var.
Peki Türkiye bölünür mü? Bir ülkenin bölünmesi için ekonomik olarak yaşam alanlarının ayrışması gerekiyor. Oysa bu ülkede böyle bir ekonomik ayrışma yok. Üstelik Anadolu sermayesi güçlenmeye devam ediyor. Komşu ülkelerle vizelerin kalkması ticareti ve yatırımları hızla geliştiriyor. Yakında Suriye, Ürdün, Lübnan ile serbest ticaret anlaşması yapılacak. Ve buna bağlı olarak pazar büyürken, ülkeyi bölerek pazarı daraltmak ekonomik olarak hiç kimseye kazanç getirmiyor. İşte bu nedenle Türkiye'nin bölünmesi bazılarının projesi olabilir ama gerçekleşmesi çok zayıf bir ihtimal.