Öcal Ağabeyim İstanbul'daydı geçen hafta sonu.. Uluç ailesinin ilk üçüncü kuşağı, Serpil'in torunu Leyla'nın "Birinci Doğum Günü" için aileden gelebilen herkes Tuzla'da toplanacaktı da, pazar günü..
Cumartesi sabahı kalktığımda ağabeyim çoktan kalkmış, salondaydı. Onun yaşam tarzı.. Erkenden kalkar, iPad'ini açar, o günün ilk haberlerine ve bütün gazetelerine internetten bakar, güne öyle başlar..
Daha salona adımımı atarken müjdeyi verdi..
"Rehineler kurtarılmış. Yurda dönüyorlar!.." Rehineler 49 kişi.. 46'sı Türk.. 3'ün Musul Konsolosluğu'nun Iraklı personeli.. 101 günden beri IŞİD'in elindeler..
Hangi IŞİD o?.
Adını duyar duymaz gözümüzün önüne gelen korkunç görüntüleri yaratan insafsız acımasız terör örgütü..
Amerikalı ve İngiliz gazetecileri, kamera önünde, koyun boğazlar gibi boğazlayan ve sıkılmadan, görüntüleri dünyaya yayan kasaplar..
Hangi IŞİD o.. İnsanları yan yana tarlaya dizip kendi mezarlarını savaş sığınağı gibi kazdıran ve bitirdikleri zaman arkalarından beyinlerine birer kurşun sıkan, yargısız infaz mangaları..
Hangi IŞİD o?. Kendileri ile ayni dinden değil, ayni mezhepten olmayanların köylerini basıp kadınlara ve genç kızlara tecavüz eden, istediklerini öldürüp, kalanları satan yaratıklar..
İkisi bebek 46 vatandaşımız bunların elindeydi 101 gündür..
O feci sonlardan hiçbirini aklımıza getirmemeye çalışarak bekliyorduk.. Giderek azalan umutlarımızla bekliyorduk..
Ağabeyimin verdiği haber, böylesine bir müjdeydi, işte..
Yani, ulusça bayram yapmak için bundan daha harikulade bir sebep olabilir miydi?.
Tam sokaklara dökülecek, bayraklar, davullarla ana caddeleri, meydanları, Boğaz yollarını doldurma günü..
Öyle olmalı değil mi?.
Amerikalı rehinelerin İran tarafından serbest bırakıldığı günlerde, 117 ayrı cinsten, ırktan, oluşan Amerika'nın nasıl tek bir vücut halinde bayram yaptığını iyi hatırlıyorum, çünkü..
O gün, bütün Amerikalılar kendilerini ötekilerden ayıran her şeyi bir kenara koymuşlardı.. Siyasal partileri, görüşleri dahil.. 117 ayrı etnik kök, nasıl tek millet, Amerikan olmuştu..
Ki, kurtarıldıkları yer, İran devletiydi. Ne zaman neyi nasıl yapacağı belli olmayan gözü dönmüş, insanları sinek gibi öldüren bir terör gurubu değil..
Biz, 46 vatandaşımızı, canımızı kurtardığımız gün, bir tek gün için bile, bir olamadık. Birlik olamadık..
Bu millete, bu ortak sevinci, bu ortak bayramı çok gördüler.. Yapmadık, yapamadık..
Ne yaptık?. Bu dünyalar güzeli günü, siyasete alet etmek için elimizden geleni..
Öğleye kalmadan başladı, karşılıklı atışmalar.. İthamlar.. Komplo teorileri..
Yahu 24 saat bekle.. Bu 76 milyon, bütün kan, siyaset, görüş ayrılıklarına rağmen, sonunda "Ulus" olduğunu hele bir hatırlasın.. Bir ortak sevinci, herkes birlikte bir yaşasın..
Ne gezer?..
Gelsin siyaset!.. Gelsin en iğrencine varıncaya dek komplo teorileri..
Dinlerken dehşet içinde düşündüm.. Maazallah, bu kurtarma işi, Cumhurbaşkanlığı seçiminden bir kaç gün önce olsaydı, o zaman neler söylerdi bu ağızlar?..
Ya da daha fecisi.. Bu kurtarılma yerine, rehinelerin başına bir felaket gelseydi, neler konuşulurdu, bugün ülkede?.
Bölmeye, bölünmeye niye bu kadar meraklıyız biz?.
Yetmedi mi?. Bıkmadık mı?.
Terliksi hayvanlardan hızlı, amiplerden beter bölüneceğiz de elimize ne geçecek?.
Böyle paramparça bir ulusun iktidarı olsak ne olacak, muhalefeti olmak bize ne kazandıracak?.
Biri Allah rızası için söylesin.. Kimine, kimliğine bakmadan önümüze gelenle kucaklaşmamız için ne lazım, bu ülkede?. Ne olmalı?.
Yoksa, ulusu geçtik, ülkedaş bile mi değiliz, artık?.