Yo- Yo Ma ve Silk Road/ İpek Yolu gurubunun Türkiye'ye gelmesi muhteşem bir şeydi. Ne var ki, gösteriler benim tek başıma ama inatla protesto ettiğim Zorlu Center'daydı..
Birden İzmir'den, İzmir Opera ve Balesi Basın Danışmanı sevgili dost Erdoğan'dan haber geldi. "Ağabey 28. İzmir Uluslararası Festivalini Yo-Yo Ma ile kapatıyoruz.."
"Tamam" dedim, "İki elim kanda olsa geliyorum.."
Hemen İzmir'i aradım.
Ağabeyimi.. Onlarsız İzmir olmaz, kadim dostlar Ünal Ersözlü ve Muzo'yu (Muzaffer Tagıl).. "3 Eylül gecesini ayırın. Hayatınızın konserini izleyeceksiniz.."
Ne kadar iddialı laf değil mi?.
Ama, konser bittiğinde, ben kendim bile inanamadım.. "Bu nedir yahu" dedim.. Beklentilerim, onla, yüzle çarpılmıştı. Dostlar, eşleri bana nasıl sarılıp teşekkür ettiler gece için..
Tanımadığım birisi "New York Carnegie Hall'de 700 dolardı biletleri, bulamadım. Burda buldum" dedi. Bir başkası "Kanada'da 2 bin dolara çıkmıştı karaborsada" diye sarıldı gene..
The Silk Road, gerçekten muhteşemdi.
Gerçekten de anlatılmaz..
İzlenir..
İpek Yolu, bir ticaret yolu değildi sadece.. Bir Kültür alışverişi yoluydu ayni zamanda.. Yol boyu yerleşmiş toplumların ve o yolu geçenlerin kültürlerini birbirlerine aktardıkları yol..
Yo-Yo Ma'nın, dünyanın yaşayan en ünlü çelistinin çıkış noktası da bu olmuştu, İpek Yolu gurubunu kurarken.. Bu tarihi yol üzerindeki toplumların, tarihi kültürlerini günümüze taşımak..
Mesela..
Çocukken, ama bizim yaşımızdakiler çocukken, yani savaş sonrası kıtlığı içinde tüm çocuklar kendi oyuncaklarını kendileri yaparlarken, hepimiz şöyle veya böyle, dere kenarındaki sazlardan kesip kaval yapmışızdır..
İşte o kavallardan boyları farklı 17 tanesini bir demet gibi birbirine bağlayın.. 2 bin yıllık Çin çalgısı Şeng, işte o.. Sistem org ile ayni.
Her boru, boyuna ve kalınlığına göre değişik sesler çıkarıyor. Çinli sanatçı Wu Tong da tam önümüzde üflüyor, ama yanımda oturan yengem Özay'la çözemiyoruz..
Ağzıyla mı çalıyor, burnuyla mı?.
Çünkü o 17 boruya birden üfleyen başlık, hem ağzını kapıyor, hem burnunu..
Gece otele dönünce, iPad'e daldım ve buldum.. Şeng nefes üflerken de çalıyor, nefes alırken de.. Çinli 2 bin yıl önce, kavalın sürekli ses vereceği sistemi icat etmiş iyi mi?.
Bizim Doğu Anadolumuzdaki geleneksel tulumun amacı da o değil mi?. Nefesi tulumda biriktirip sazı devamlı üflemek.. İskoç'un gaydası da..
İpek Yolu'nda İskoç'un Gaydası da vardı.. Hem de ilk defa gördüm, duydum.. Bir kadın çalıyordu, Christina Pato.. Ama ne çalıyordu..
Bir Hintli, bir Japon, iki Amerikalı'dan kurulu bir vurmalılar gurubu vardı ki, olmaz böyle şey..
Gurubun her bir üyesi, tabii başta, Yo-Yo Ma, "Olmaz böyle şey" idiler..
Yarattıkları güzellikler içinde en güzeli, inanın bizden fazla kendileri eğleniyorlardı..
İşin sırrı da bu değil mi?.
Sahnedekiler eğlenirse, salondakiler de eğlenirler!..