Başlıktaki laf iddialı geldi değil mi, bazılarına.. Hele de kendilerini "Pop Star" diye satanlara.., Hodri Meydan!.. "6 bin 500 kişilik Açık Havayı, merdivenleri dahil tıklım tıklım sekiz gece doldururum" diyen biri daha varsa, çıksın meydana görelim boyunu..
Ve Tarkan bunu senelerdir yapıyor..
En önde oturuyordum, ama arkamdan gelen sesler öyle coşku doluydu ki, geriye dönüp baktım bir.. Ve orada çakıldım. Konserin nerdeyse yarısını sahneye, Tarkan'a değil, arkaya, konseri ayakta, dans ederek ve koroya katılarak yüzlerce insana bakarak..
Dünyanın en büyük vokal ve dans guruplarından birine sahipti Tarkan..
Ve asıl inanılmaz olanı.. Her cinsten, her yaştan insan vardı.. Tempo tutan anneanneler vardı, saatler boyu ayakta dans eden torunlar vardı..
Tarkan'a imrendim, yanındaki orkestraya da.. Çünkü onlar hep bu coşku dolu tribünleri seyrederek söylediler, benim gibi ara ara dönerek değil..
Müthiş bir orkestrası vardı Tarkan'ın. Harika da bir repertuarı..
Alaturka, pop, rock, geleneksel.. Her türden söyledi.. Hepsini harika söyledi..
Bir ara, Cem Karaca, Barış Manço, Sezen şarkılarına girince, kendimi 70-80 li yılların unutulmaz Fuar Gecelerinde hissettim.. "Yeterki ıslak ıslak bakma öyle" derken, göz yaşlarıma hakim olma şansım var mıydı ki, kuru bakayım!. ..Ve Ahmet Ertegün'e öfkemin hala geçmediğini hissettim..
Tarkan, dünyanın süper starlarından biri olabilirdi. Arkasında kimse yokken, Paris'in ünlü Buddha'sı başta, New York, Los Angeles, Moskova, Viyana, Meksiko City diskolarında bir numaraydı zaten..
Ertegün, tam o günlerde New York'a yanına aldı "İngilizcen kusursuz olsun, albüm yapalım" diye.. İki yıl uyuttu. Unutturdu ve dımdızlak bırakıverdi..
Oysa Nana Muskuri'yi dünyaya tanıtan müzik adamıydı o.. Amerikan müzik sanayisinin tepesindeki adamdı..
Odun koysan "Ünlü" yapabilirdi..
Atlantic Plak şirketi ve bu şirkete bağlı çalışan radyolar ve televizyonlarla, bir gecede "Tarkan" bombası düşebilirdi, Amerika'ya..
Ertegün uyuttu. Niye uyuttu, bilemem.
Sırrını da beraber götürdü..